Çınaraltı dergisinin 83. sayısında “Türk Tarihinin Şeref Galerisi” adlı yazısı ile Adnan Giz ortaya güzel bir teklif atmaktadır: Türk tarihinin en mühim ve büyük 40 şahsiyeti için bir galeri yapmak… Buraya girecek şahsiyetler için de üç şart
Birçok Türkçünün maddi, manevi yardımıyla çıkmakta olan Orkun, onu idare edenlerin yorgunluğu yüzünden kapanıyor. Bu kararı verenlerin ızdırabı büyüktür. Uzun konuşma, tartışma ve danışmalardan sonra, yapılacak başka bir şey olmadığı için bu neticeye varılmıştır. Yurdun her tarafındaki
12 Ocak 1905 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Güverte binbaşısı Mehmet Nail Bey, annesi Deniz yarbayı Osman Fevzi Bey’in kızı Fatma Zehra Hanımdır. Hüseyin Nihâl Atsız, baba tarafından Gümüşhane ilinin Torul kazasına, anne tarafından ise Trabzon’a bağlıdır.
“Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve örtülmek istenen küfürlerle karşılık gördü. Konya’daki “Oku” dergisi yazarı Hasan Bağcı, Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü İslamiyete karşı çıkardığını, Türkçülüğün büyük Yahudi himayesi gördüğünü,
Zeki Velidi Togan, hiç şüphesiz, tarihe “büyük bir tarihçi” olarak geçecektir. Hatta genç tarihçi Yılmaz Öztuna onun için “şimdiye kadar gelmiş en büyük Türk müverrihi” tabirini kullanmıştır. Zeki Velidi Togan daha pek genç yaşında tarihe millî bir
Farsların gayet geri ve iptidaî bir kolu olup İran, Türkiye ve Irak’ta yayılmış bulunan Kürtleri bir devlet ve millet durumuna getirmek yolundaki istekler epey eskidir… Bütün iptidaî topluluklarda olduğu gibi Kürtlerde de yabancı devletlerin kışkırtmasıyla başlayan bu
Millî şuurun ve ilmî tarihçiliğin hâlâ gereğince gelişememesi, dinî taassubun hâlâ ruhlara hükmetmesi dolayısıyla tarihimizin bazı büyüklerine karşı saygısızlıkta bulunmak, yahut Türk ırkının şu veya bu bölümlerini birbirine düşman saymak gibi yanlışlıklar sık sık yapılmaktadır. Bunların arasında