Azizim Hasan Oraltay Beğ, 3 tarihli mektubunuzu dün aldım. Bu ay Ötüken pek geç kaldı. Ağustos sayısı ancak dün geldi. Size de postaladım. Sebebi şu: Biliyorsunuz, dergi Ankarada basılıyor ve Nejdet Sançar bakıyor. Ben bakamıyorum. Bu yaz
Muzaffer, İşbu nâme, bir iş mektubudur. Şöyle ki: Irkçılık-Turancılık dâvâsını, bütün boş vakitlerimi o işe ayırmış bir vaziyette hazırlamaktayım(1). Mahkeme safhasına kadar olan kısımda, ev aramaları, tevkifler ve Emniyet’te yapılan sorgular hususlarında bir hayli eksikler var.Bu arada,
Azizim Osman Nuri Kurt Beğ, 15 tarihli mektubunuzu aldıktan sonra adresinize, arzunuz üzere, 5 tane Ötüken gönderdim. …………………. herzelerini başkaları da yazdı. O herif bizim memleketin sayılı ……….. ve dolandırıcılarından biridir. Yine en az beni dolandırdı: 200
Azizim Arif Türkdoğan Beğ, 28 Ağustos tarihli mektubunuzu dün aldım. Gerçi beraat ettik. Fakat dava henüz bitmedi. Biz 17 Mart’ta beraat etmiştik. Sıkıyönetim Kumandanlığı, bu beraat kararını 24 Nisan’da temyiz etti. Askeri Yargıtay henüz bir karar vermedi.
Azizim Mirat Özçamlı Beğ, Ali Kemal Meram (*) denen kaçığın o kitabını gördüm. Hem de bana kendisi bir gençle göndermiş. Daha sonra çıkan’Tarihte Türk-Rus İlişkileri’ adlı kitabını da yine bir gençle yolladı. Bu adam tam bir dejenere.Türk
Azizim Hacaloğlu, Bahsettiğin sıcaklar üç gün öncesine kadar burada da vardı. Bir gece şimşekler çaktı yağmur yağdı. Ben ömrümde böyle şimşek görmedim. Biri bitmeden biri başladığı için ortalık daima aydınlıktı. Kahraman Elen milletinin asil havacıları İstanbul’a bir
Herhangi bir Türk Hanımı olsaydınız, mektubunuz sadece mültefit bir mektup olarak kalacaktı. Fakat sizi Cumhuriyet’teki(1) yazılarınızla tanıyıp, tasavvufa, ümmetçiliğe ve taklitçi batıseverliğe düşmüş aydın Türk kadınları ile mukayese ettikten ve bizzat tanımak şerefine eriştikten sonra, teveccühünüzün değeri
Kardeşim Yılanlıoğlu, Bir aydır hasta olduğum için mektuba geç cevap veriyorum. Bütün kuvvetimi, enerjimi alan müzmin bir dizanteri geçirdim. Teşhis olunamadığı için de bir hayli sarsıldım. Bu sefer iyi olmaktan ümit kesmiş ve müthiş ağrılar arasında intiharı
Azizim Şaman, Biz, İzzet Yolalan’la kararlaştırdık: Telefonun başından ayrılmıyoruz. Sabaha kadar bekliyoruz. Uyku kaçırıcı ilaçlar alıp boyuna koyu çay içiyoruz. Uyumayalım diye… Neden mi? Eh, ne olur, ne olmaz, belki Başbakanlığı bize teklif ederler diye. Onun için