20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız, Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle
Geçmişi anmak insanlara mahsus bir iştir. Hayvanlar geçmişi düşünmez. Onlar yalnız içinde bulundukları ânın kaygısındadır. “Geçmiş” ne kadar kusurlu olursa olsun bugün ve yarın için vereceği derslerle, göstereceği ibretlerle ihmaline imkân olmayan bir kitap, insanlara milletlerin güç
Çalıştırılan bir makinenin durmaması için nasıl arada bir yağlanması gerekiyorsa, yaşayan milletlerin de manevi bakımdan çürümemesi için ruhlandırılmaya öylece ihtiyacı vardır. Ruhlandırılmayan, ruhlandırılması için sebep ve çare bulunamayan milletler kırılıp dökülmeye mahkûmdur. Örnek mi istiyorsunuz? Ufuklarında güneş
En iptidaisinden en medenisine kadar her topluluğun mukaddes tanıdığı bazı değerler vardır. Bazı dağlar, ırmaklar veya göller; bazı timsaller, renkler veya hayvanlar yahut bazı şahıslar topluluğun hayatınca sevilir ve kutlu tanınır. Bu “kutlu tanıma”, milletin maşeri duygu
Yakın tarihimizin en büyük şahsiyeti olan Namık Kemal hakkında şimdiye kadar yazılan eserlerde birbirine pek aykırı düşenler ileri sürülmüştür. Büyük bir adam hakkında, birbirine benzemeyen mütalâalar yürütülmesi tabii ise de vatana hizmet etmiş, milliyet uğruna çalışmış, millet
Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul
Merhum Ziya Gökalp, Türklerin ahlakta birinci olduğunu söylerken, milli bir övünme duygusuna kapılmış değildi. Çok tarih okumuş, milli maziyi öğrenmiş ve düşmanlarımızın bizim hakkımızda söylediklerini belledikten sonra bu hükmü vermişti. Burada ahlakın hangi sebepler ve tesir edici
Ziya Gök Alp ve Hilmi Ziyadan sonra Türk destanı üzerindeki çalışmalar daha ilmî ve daha metodlu olmuştur. Başka milletlerin destanları hakkındaki eserleri inceleyerek Türk destanının ilmî tasnifini yapan ilk Türk, İstanbul Üniversitesinde Türk tarihi okutan Profesör Zeki
Dünya bir devler ve kahramanlar ülkesi olmağa doğru gidiyor. Bir yandan çok nüfuslu, akraba milletleri de kendi topluluğu içine alan devletler kurulurken bir yandan da kendi illetlerinin şan ve şerefi uğrunda hayatlarını hiçe sayan, bile bile yüzde