Ali Fuat Başgil’in 30 Kasım 1963 tarihli Yeni İstanbul gazetesinde yayınladığı “Milliyetçilik Bahsi” adlı yazıda, hakkımda “nâdân” kelimesini kullanması ve Anadolu Türklerini yine ırklar karması millet diye göstermesi üzerine ÖTÜKEN’in 14 Şubat 1964 tarihli 2. sayısında kendisine
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden; Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu… Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay
Halk münevverler için değil, münevverler halk içindir. Geçmiş zamanlardan beri cemiyet hayatımıza bakacak olursak bu memleket münevverlerinin halkına karşı daima az çok kayıtsız, duygusuz, beceriksiz ve hatta ekseri zamanlarda zararlı olduğunu görürüz. Bu münevver zümre, ancak
Taviz bir fedakârlıktır. Ancak dosta karşı yapılır. Düşmana verilen taviz bir nevi yenik düşmeden başka bir şey değildir. Taviz hangi düşmanı isteğinden vazgeçirmiş, hangi taviz veren kazançlı çıkmıştır? Zaman kazanmak üzere geçici bir zaman için verilen taviz,
Millî şuurun ve ilmî tarihçiliğin hâlâ gereğince gelişememesi, dinî taassubun hâlâ ruhlara hükmetmesi dolayısıyla tarihimizin bazı büyüklerine karşı saygısızlıkta bulunmak, yahut Türk ırkının şu veya bu bölümlerini birbirine düşman saymak gibi yanlışlıklar sık sık yapılmaktadır. Bunların arasında
Medeni milletlerin dilleriyle iptidaî toplulukların dillerini birbirinden ayırt eden en büyük fark medenî dillerin çok geç ve güç değişmesine karşılık ötekilerin kısa zamanda tanınmaz hale gelmesidir. Bunun sebebi birincilerde yazının ve ortaklaşa bir edebî dilin var oluşudur.
Buna Yirminci Yüzyılın en büyük macerası diyorlar. Aya gitmek aslında bilim ve tekniğin göz kamaştırıcı bir zaferi olmakla beraber, bu zaferin insanlığa neler getireceği bilinmediği için macera demekte de yanlış olmasa gerektir. Aya yerleşme üstünlüğü sayesinde dünyaya
“Tarih Şuuru”, milletlerin hafızasıdır. Hafıza nasıl, fert olarak insanların en küçükleriyle ihtiyarlarında bulunmazsa, milletlerin de henüz çocuk sayılabilecek kadar genç yani “kurulmamış” olanlarıyla ihtiyarlarında yani inkıraza mahkûm olacak kadar çürüyenlerinde bulunmaz. Millet haline gelmemiş olan insan topluluğu
Sosyalizmin komünizme engel bir sistem olduğu her zaman ileri sürülmüştür. Tarihte bir iki defa sosyalistlerle komünistlerin kapışmış olması, bu iddiacıların tek kozudur. Bunlar madalyanın yalnız bir tarafına göre hüküm veren kişilerdir. Madalyanın öteki yüzünde ise sosyalistlerle komünistlerin