Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin adıdır. Kelimenin sonundaki ek, yerine göre, mensupluk, sevgi, taraftarlık gösteren bir ektir. Türkçülük de Türk sevgisi ve taraftarlığı demek olduğuna göre, kelime, yerinde kullanılmıştır. Başka milletlerin Türk taraftarlığı ve Türk sevgisi bu kelime ile
Türkçülük bir ülkü, siyaset ise iktidara geçme taktiğidir. Bu sebeple bir ana inanç ve ana düşünce olan ülkü asla değişmediği halde siyaset yani taktik her zaman değişir. İnsanlar iktidara geçmek için partiler kurarak çalışırlar. İktidara geçmek oy
ORKUN”u beğenmiyenler onda eski teranelerden başka bir şey olmadığını söylüyorlar. Haklıdırlar. Türkçülük değişmez bir fikir olduğu için burada hep aynı sözler söylenecek. Türkçülük bir moda olmadığı için değişmeyecek, bir ilim olmadığı için sabit kalacak, bir eğlence olmadığı
Türkçülüğün tarihi yazmaya kalkarsak, ihtimal ki, Milattan önceki yüzyıllara kadar gitmeye mecbur kalırız. Fakat çağdaş Türkçülüğe baktığımız zaman, bunun tarihine kuşbakışı bir göz atmak pek kolaydır. Türkiye’de ve dışarı Türklerde aşağı yukarı aynı zamanda doğan Türkçülük, eski
Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır; Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır. Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar; Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar. Nerden geliyor? Tanrıkut’un ordularından! Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından: Darbeyle
Cumhuriyetimizi kuran temel düşünce, herkesçe de bilindiği üzere Türkçülüktür. Buna rağmen, Atatürk’ün ölümünden sonra Türkçülük birçok saldırılara uğramış ve bu saldırılar karşısında yaralar almıştır. Bu yaraların en büyüğü şüphesiz 1944 olayları ve bu olaylar sonucunda alınandır; bu
3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası oldu. O zamana kadar yalnız duygu ve düşünce olan, edebi ve ilmi sınırları pek de aşmayan Türkçülük, 1944 yılının 3 Mayısında birdenbire hareket oluverdi. Ali Suaviler, Süleyman Paşalar, Mehmet Eminler,