Pek çok Türk’ün yaşadığı Münih’e “Türkiye’nin 58. vilâyeti” denildiğini biliyordum, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin veya inkılâbının, yahut devriminin ve yahut Celâl Bayar’ın Yassıada’daki deyimiyle ayaklanmasının feyizli sonuçlarından olarak zevcem yıllardır orada yaşadığı, oğlum da Münih Üniversitesine devam
Cumhuriyetimizi kuran temel düşünce, herkesçe de bilindiği üzere Türkçülüktür. Buna rağmen, Atatürk’ün ölümünden sonra Türkçülük birçok saldırılara uğramış ve bu saldırılar karşısında yaralar almıştır. Bu yaraların en büyüğü şüphesiz 1944 olayları ve bu olaylar sonucunda alınandır; bu
Ne istediğini bilmeyen yani programsız, plânsız olan insan gibi ne istediğini bilmeyen milletin de güçlükler, başarısızlıklar ve bozgunlarla karşılaşacağı muhakkaktır. Hele günümüzde milletlerin dörder veya beşer yıllık plânlarla kalkınma ve güçlenme savaşı yaptıkları bir sırada ne istediğini
Dünya çok değişti. Galiba fabrika bacalarından ve arabalardan çıkan zehirli gazlar havanın terkibine iyice karışarak insan şuurunda kötü tesirler yaptı. Her zaman için geçerli olan manevî değerlerin bu kadar değişmesini başka türlü açıklamaya imkân yok. Eskiden insanları
Milli Savunma gücünün biri maddî (yani insan ve silah), biri de manevî (ülkü ve ahlâk) olmak üzere iki temele dayandığını herkes bilir. Maddî temel unsurları göze görüldüğü için bunu ölçüp tartmak kolaydır. Şu kadar yüz bin askerimiz,
Şimdi herkes aklı evvel oldu, Beş on tekerlemenin tekrarlanmasıyla dünyayı bir çırpıda düzeltiveriyorlar. Millet hainliğine kadar varan her şeyi söyleyip de yine “özgürlük yok” diye bağıran siyaset palyaçolarına, çocuk aldatır gibi yalanlar söyleyerek olmayacak vaatlerde bulunanlara baktıkça