Sosyalizm Maskaralığı

Bizim memlekette birisine “komünisttir” denildiği zaman, çok kere: “Hayır, komünist değil, sosyalisttir” diye cevap veriliyor. Fakat komünizm ve sosyalizmin artık bilim konusu olmaktan çıktığı, tamamıyla siyasi anlamda kullanıldığı hesaba katılmıyor. Komünizmle sosyalizmin sınırını kesin olarak belirten yok. Hele kırk yıllık komünist ülke olan Rusya’nın resmi adı ile “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği” diye anıldığı hiç düşünülmüyor.

Çok kullanılan bütün deyimler gibi komünist ve sosyalist deyimlerinin de asıl manalarından başka yönlere kaydığı, başka başka yerlerde ayrı anlamlar aldığı muhakkaktır.

Komünistlerin yalnız “sosyalizm” kelimesini değil, “demokrat” kelimesini bile benimseyerek kullandıkları tarihen sabittir. Bugünkü komünizmi doğuran Rus partisinin adı “Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi” idi. Bu partinin 1903 kongresinde iki zümre çarpışıp Lenin’in başkanlık ettiği çoğunluk kazanınca Rusça “çoğunluk” anlamı ile Lenin grubuna “Bolşevikler” denildi. Bu grup, yani “Sosyal-Demokrat İşçi Partisi”nin çoğunluk grubu 1917’de “Rusya Komünist Partisi” adını aldı.

Demek ki sosyalistlik de, demokratlık da maske idi. Fırsat anında gerçek yüzlerini ortaya çıkarıverdiler.

* * *

Bizdeki sosyalistlerin komünist olup olmadıklarını nasıl anlayalım? Komünizm yasak olduğu için gerçekten komünist olsalar bile komünistiz demeyecekleri bellidir.

Bu sosyalistlerin komünist olup olmadıklarını anlamak için keramete lüzum yoktur. Bazı ipuçları ile maskelerini düşürmek kabildir:

1) Bu sosyalistler, Rusya’nın aleyhinde hiçbir şey söylemez ve yazmazlar. Aksine Rusya’yı övmek için, Yahudi muştası kabilinden gizli ve dolambaçlı yollar ararlar.

2) Rusya’nın ve komünizmin düşmanı olan herkese, her topluluğa, her düşünce ve ülküye düşmandırlar. Bunlar aleyhinde en namerdane iftiralardan, yalanlardan çekinmezler. Bu yüzden Türkçülere düşmanlık güderler. Türkçülerin iktidara geçince çadırlara çıkıp ata binerek Rusya’ya saldıracağı gibi gülünç ve budalaca yazıları ciddiyetle yazarlar.

3) Taassupla çatışıyormuş gibi gözükerek din ve aile düşüncesini yıkmaya uğraşırlar.

4) Gayrı meşru servet kazananları yermek bahanesi ile mülkiyet düşmanlığı yapıp sınıflar arasına fit sokmaya çabalarlar.

5) Bütün Türklerin birleşmesi gibi kutlu ve insani bir düşünceyi, Rusya’nın aleyhinde olacağı için faşizm diye damgalamaya çalışırlar.

6) Yüksek makamlardaki milliyetçi şahsiyetleri gözden düşürmek için aleyhlerinde kampanya açarlar. Son günlerde Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin aleyhindeki bayağı yazılar sırf bu yüzdendir.

7) “Komünizm” diyemezler de “İhtilalcı sosyalizm” ve “ilmi sosyalizm” deyimleriyle, deve kuşu gibi saklandıklarını sanırlar.

* * *

Sosyalizm, dünyanın her yerinde komünizmin müttefiki ve öncüsüdür. Sosyalizmin komünizme karşı panzehir olduğu hakkındaki sözler de yine, bir sosyalizm maskaralığıdır. Bazı ileri Batı ülkelerinde iktidarda olan sosyalizm bu türlü sosyalizm değildir. İktidarda olan bu partiler Sosyal Demokrat ve Hıristiyan-Sosyalist partileridir. Hitlerin partisi de Nasyonal-Sosyalist partisi idi.

Yani sosyalizm gerçek demokrasi ile yahut milliyetçilik veya dincilikle birleşmedikçe toplumlar tarafından sevilemiyor. İngiltere’de uzun zaman iktidarda kalan İşçi Partisi; adında bir açıklık olmamakla beraber milliyetçidir. Milliyetçiliğe kayıtsız, ırkçılığa düşman gözüken İngiltere’de bütün partiler milliyetçidir. Irkçılık geleneklerinde saklıdır. Düşman oldukları ırkçılık, İngiltere’nin aleyhinde olan Alman ırkçılığıdır. İkinci Cihan Savaşında Başbakan Churchill, hatıralarında, casuslukla savaşırken soyadları İngilizce olmayan, yani İngiliz ırkından olmayan İngiliz vatandaşlarını kontrol etmekle işe başladıklarını açıklamıştı. Milliyetçi veya dinci olmayan sosyalizm Küba’daki sonucu verir.

Türkiye’nin birçok siyasi, iktisadi, içtimai dertleri olduğu ortadadır. Bunların yok edilmesi uzun ve planlı çalışmalarla mümkündür. Sosyalistler bütün üretim araçlarını bir gecede devletleştirmekle bu dev meseleyi çözüveriyorlar! Bu, bir viski masası başı hayalinden başka bir şey değildir. Mucizeler çağı geçmiştir. Toplum yapısındaki yaraları bir günde iyi eden sosyal sülfamit yoktur. Örneği de bizzat Rusya’dır. 45 yıldır hamle üstüne hamle yaptığı, gayesi uğruna 30–40 milyon insan harcadığı halde hala Amerika, Almanya, İngiltere, Finlandiya, İsveç, Norveç Danimarka, Hollanda, Belçika, İsviçre seviyesine erişememiştir. Atom silahlarına malik olması, atom silahı olmayan bazı devletlere üstünlüğünü göstermez. Çünkü atom bombaları iki yüz milyon insanın sefaleti, sıkıntısı ve açlığı pahasına yapılmaktadır.

Sosyalizmin Türkler için en menfur tarafı bizim içtimai değerlerimizin aleyhinde olmasıdır. Türkler milliyetçi, sosyalizm beynelmilelcidir… Milliyetçiliğin unsurları olan bütün teferruat sosyalizm nazarında hiçtir. Bundan başka sosyalizm komünizme geçen köprüdür. Sosyalist, bir milliyetçi ile bağdaşamaz. Fakat komünistle kolay anlaşır. Türkiye’de kurulan bütün sosyalist partilerde her zaman en sicilli komünistler de bulunmuştur. Sosyalizm için milli ülkü yoktur. Tek hedefi iktisadidir.

Türk milliyetçiliğinde ise sosyalizmin sağlayacağı iktisadi menfaatler “toplumculuk” şiarı ile ifade edilir. Toplumculukla sosyalizm aynı şey değildir. Toplumculuk milliyetçi bir halkçılıktır. Sosyalizm beynelmilelci halkçılıktır.

Masa başı sosyalistlerinin gevelediği gibi bir gecede bütün üretim araçları devletleştirilse, büyük topraklar alınıp dağıtılsa ne olur? Kurulu bir düzenin bir anda bozulmasından doğan bir çöküntüyle Türkiye mutlak bir sefalet, kargaşalık ve karanlığa gömülür. Tarih gösteriyor ki toplumlar tekâmülle yükselir. Tekâmülle yükselen Finlandiya, Almanya, İngiltere, Japonya ve Amerika’nın karşısında ihtilalle yükselmeye çabalayan Rusya’nın durumu meydandadır.

Masa başı sosyalistleri yalnız iktisadi bilgileriyle Türk toplumunun bütün dertleri üzerinde tavsiyeler yürütmekten çekinmiyorlar. Milli kültür ve tarih alanındaki cehaletleri onları basmakalıp sözlere sürüklüyor; Irkçılık, Altay’dan atılan ve bilmem nereye varan oklarla övünmek demekmiş. Bu sözü söylemiş bir Türkçü var mıdır, bilmiyorum. Yahut bir şiirde sembol olarak böyle bir şey yazılmış mıdır, görmedim. Yazılmış olsa bile genç bir Türkçünün böyle bir şey söylemiş olmasından ne çıkar?

Adana’daki Köy Enstitüsünde Türk bayrağı çirkefe atıldığı için Köy Enstitüsü aleyhinde olanlara masa başı sosyalistleri “bir kendini bilmez böyle yapmakla Köy Enstitüleri çürütülemez” diye cevap vermesini biliyorlar. Ama bir Türkçü, Altay’dan atılan oku ile övündüyse (övünüp övünmediğini de bilmiyoruz ya, belki bu da sosyalist uydurmasıdır) bunu dillerine dolamaktan çekinmiyor ve Türkçülüğün bu olmadığını bilmezlikten geliyorlar?

Zavallı sosyalizm! Sen Altay’dan atılan oku bırak da Moskova’dan atılan sahte insaniyet, barış refah roketlerinden bahset.

Sosyalizm cennetinden kaçan üç milyon Alman’ın ne akılsız kişiler olduğu hakkında kendi sütununda biraz öt de insanları neşelendir! Hele son Rus savaşında ailen İstanbul’a göçtüğü zaman 7–8 yaşında olduğunu bir daha tekrarla da okuyanları kır geçir. Sonra da tekerlemeni tekrarla: ırkçıların daha bir iktisadi doktrini bile yok!

Irkçılar yani Türkçüler memleket meselelerini duygu ve taassup açısından değil, milli menfaat, bilim ve akıl yönünden ele alıyor. Bu sebeple bilim bakımından kesin sonuca bağlanmış konularda Türkçülerin kesin karar ve düşünceleri vardır. Mesela ailede erkek-kadın eşitliğini ve memlekette ağır endüstri kurulmasını istemekte birleşiktirler. Büyük işlerin devlet elinde, bulunmasına da taraftar olmakla beraber daha ötesi için kesin bir şey söylememektedirler. Çünkü iktisadi düşüncelerden hangisinin doğru olduğu belli değildir. İngiltere sosyalist, Amerika liberal, fakat ikisi de ileri zengin. İsrail’de ise her sistem birden uygulanıyor. Demek ki o da daha birini ötekinden üstün bulamamış.

Sosyalist Doğu Almanya’daki sefaletle, demokrat ve kapitalist Batı Almanya’nın refahını bir düşünmek masa başı sosyalistlerinin ne kadar zavallı olduklarını ispata yeter.

14 ve 15. yüzyıl Türkiyesi’nde birçok tarikatlar vardı. Bunlar da küçük birer hakikatin yanında bir yığın safsatayı ileri sürerek millete hitap ve birbiriyle mücadele ediyorlardı. Onlar da bugünkü komünistler gibi devlete sızmak, büyükleri ele geçirmek suretiyle iktidara gelmek istiyorlardı. Zaman zaman başarı kazandıkları da oluyordu. Fakat milli yapıda bazı gedikler açmakla beraber onu asla kendi istedikleri yöne çeviremediler ve kimisi devlet darbesiyle, kimisi kendi kendine silinip gittiler.

Bugünkü komünistlerin sonu da budur. Bu Moskova uşakları bütün yırtınmalarına rağmen gittikçe artan milli ilgi karşısında silineceklerdir. Zaten birbirini jurnal eden bir yığın ahlaksızdan ibarettir. Şahsi kabiliyetsizliği yüzünden ilerleyemeyen, cinsi iktibaslar içinde kıvranan, kendini Türk’ten başka bir soya bağlı duyan ne kadar zayıf insan varsa hepsi komünisttir. Bunlarla polis ve mahkeme değil akıl hastahaneleri meşgul olmalıdır.

Sosyalizm maskaralığı da tıpkı Nurculuk gibi hamakat modasıdır. Geçecektir.

Share
Published by
Hüseyin Nihal Atsız