Türk tarihinde şanlı, elemli, uğursuz birçok mayıs günleri vardır. Bu yazıda artık kesin olarak hükme bağlanmış bir mayısla (23 Mayıs 1040), üzerinde henüz son söz söylenmemiş başka bir mayıstan (3 Mayıs 1944) bahsedeceğim. 23 Mayıs 1040 Cuma
“Has Hâcib Balasagunlu Yusuf” tarafından XI. Yüzyılda yazılan “Kutadgu Bilig”, siyaset bilgisi demektir. “Uğur, bahtiyarlık” demek olan “kut” kelimesinden türemiş olduğu için, bu kelimeyi şimdiye kadar “saadet veren ilim” diye boşuna tercüme etmişlerdir. Bu ismin anlamı, koca
12 Kasım 1968’de, saat 19’daki Radyo Ajans Haberlerinde ve ertesi günkü gazetelerde bildirildiğine göre, İran Dışişleri Bakanı Zâhidî, Tahran hava alanında, bira yabancı gazetecinin sorusuna verdiği cevapta, bu ilişkilerin geçmişte olduğu gibi dostluk ve kardeşlik esaslarına dayanarak
Pek çok Türk’ün yaşadığı Münih’e “Türkiye’nin 58. vilâyeti” denildiğini biliyordum, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin veya inkılâbının, yahut devriminin ve yahut Celâl Bayar’ın Yassıada’daki deyimiyle ayaklanmasının feyizli sonuçlarından olarak zevcem yıllardır orada yaşadığı, oğlum da Münih Üniversitesine devam
Sarı yılan, kavurucu yaz güneşinin altında çöreklenmiş, dinleniyordu. Üzerinde yattığı kaya, güneşin bütün sıcaklığını emiyor ve bu sıcaklığı sarı yılanın derisine geçiriyordu. Bulutsuz, rüzgârsız, gürültüsüz bir yerde uzanmak onun en özlediği şeydi. Burada kendisini rahatsız edecek hiçbir
Bunca yazılara, açıklamalara, anlatmalara rağmen Türk milleti hâlâ komünistle sosyalistin farkını öğrenemedi. Sosyalistlere komünist damgası vurulduğu gibi kıpkızıl Moskof ajanlarının da sosyalist sayıldığı veya sanıldığı oluyor. Sosyalizm, milletin iktisadî hayatını düzenlerken onun bütün fertlerinin mümkün olduğu kadar
İnsanlar daha iyi ve kutlu bir hayatın özlemi içindedirler. Zekânın gelişmesiyle, içinde yaşadığı sefaletin korkunçluğunu kavrayan insan, bahtiyar olmak için bir yandan enerji harcarken bir yandan da mânevi yönden bunun sebeplerini hazırlamaya uğraşmıştır. Daha iyi ve güzel
Bir milletin dertlerini açık yürek ve iyi niyetle konuşmak varken, eksiklerle yanlışları yurtseverlik duygulan içinde tenkit etmek dururken her konuyu, her çareyi yalnız kendisi bilirmiş gibi tavır takınıp da kendisi gibi düşünmeyenlere hınçla, kinle saldıran, iftira atan
Şahsî menfaate ehemmiyet vermeyen, toplumun iyiliğini isteyen her düşünce insanîdir. Bu insanî düşünce, toplumun maddî kazançlarıyla yetinmeyip manevî kazanç dâvası da güderse o zaman “ülkü” olur. Ülküler, birer büyüklük davasıdır. Bundan dolayıdır ki, büyümek isteyen, büyüklük ardından