Milli şuurun şahlanmış olduğu eski çağları andıkça son yılların uyuşukluğundan karamsarlığa düşmemek mümkün değildi. Her ne pahasına olursa olsun barış, barış olacağı için askerlik ve savaş aleyhtarlığı, manevi değerlerin topyekun inkarıyla ‘‘ekonomik yaşantı’’dan başka her düşüncenin reddi…
Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde doktorlar sahte rapor vermez. Mektebe gelmeyen talebe hastaydım diye yalan söylemez. Kadınlar ve erkekler aşkı, millet ve vatan duygularından üstün tutmaz. Sancak kutlanır ve saygı görür. Bayrak katlanmak için bile yere konmaz.
Fertlerin hayatında olduğu gibi milletlerin hayatında da bir dönüm, bir intibah noktası vardır. Bir felaket, bir esaret, bir hezimet milletler için bir intibah sebebi olabilir. On dokuzuncu asırda yabancı bir donanma Japon adalarından birini harap etmeseydi bugün
Yeni Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, kabine programının Millî Eğitim bölümünde “Milliyetçi bir gençlik” yetiştirmeyi amaç edineceğini söyledi. Çok güzel bir düşünce. Hele biz Türkçüler için böyle bir kabineye bütün gücümüz ve samimiyetimizle destek olmak kadar normal bir
Ali Fuat Başgil’in 30 Kasım 1963 tarihli Yeni İstanbul gazetesinde yayınladığı “Milliyetçilik Bahsi” adlı yazıda, hakkımda “nâdân” kelimesini kullanması ve Anadolu Türklerini yine ırklar karması millet diye göstermesi üzerine ÖTÜKEN’in 14 Şubat 1964 tarihli 2. sayısında kendisine
Milli Unsurların Hâkimiyeti Çerçevesinde Atsız Ve Serdengeçti’nin Şiirlerindeki Tematik Örgü Üzerine
Garp medeniyetine, bu medeniyetin iflâs etmek üzere olduğu bir sırada girmemiz, bizim için hakikaten bir talihsizlik oldu. Zaten memlekette muhtelif zümrelerin birbirinden büyük ayrılıklarla uzak bulunduğu bu devrede, garbın karışık fikirleri de daha kanamış bir hâlde aramıza
Adsız kahramanları, adsız müstahsilleri kurtarmak lazımdır. On yedinci asır sonuna kadar muayyen bir araziye, kâfi miktar halka mâlik olan bir memleket kimseye muhtaç olmadan, kendi milli vasıtalarıyla temin ettiği istihsalatı ile iktisadi istiklalini temin ve idame
Kahramanlar tarihin her çağında saygı görmüş; her zaman her yerde kahramanlar yetişmiştir. Kahramanlık insan erdemlerinin en yücesidir. Milletlerin de kahramanları sayısınca itibar kazandığı ve dayanıklı olduğu bilinen gerçeklerdendir. Fakat sadece “kahraman” olmakla “milli kahraman” olmak arasında fark