Dünya Türklüğü yalnız Türkiye’dekilerden ibâret değildir. Rusya, İran, Çin, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Rodos, Kıbrıs, Suriye, Irak ve Afganistan’daki Türklerin sayısı Türkiye’dekilerden daha çoktur. Mısır’da, Libya’da, Avrupa’da, Kuzey ve Güney Afrika’da, Uzakdoğu’da yaşayan ve herhalde birkaç on bin
“Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve örtülmek istenen küfürlerle karşılık gördü. Konya’daki “Oku” dergisi yazarı Hasan Bağcı, Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü İslamiyete karşı çıkardığını, Türkçülüğün büyük Yahudi himayesi gördüğünü,
Ötüken’in eski sayılarından birinde, Sovyetler Birliğine dahil Türk Kazakistan Cumhuriyeti’nin başkenti Alma-Ata şehrine 50 kilometre uzaktaki Esik kasabası yanında bulunan bir mezardan ve bu mezardaki “Altın Elbiseli Adam”ın cesedinden bahsolunmuş tu. Almanya’da bulunan Kazak Türkleri’nden Hasan Oraltay
Garp medeniyetine, bu medeniyetin iflâs etmek üzere olduğu bir sırada girmemiz, bizim için hakikaten bir talihsizlik oldu. Zaten memlekette muhtelif zümrelerin birbirinden büyük ayrılıklarla uzak bulunduğu bu devrede, garbın karışık fikirleri de daha kanamış bir hâlde aramıza
Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biri olan İkinci Murad, 12 Temmuz 1444”te Macarlarla yaptığı barış andlaşması ile Osmanlı tarihindeki ikinci mağlûbiyeti kabul ediyor ve 1437”den beri Haçlılarla sürüp gitmekte olan savaş faslını kapayarak kendi isteği ile padişahlıktan çekiliyordu.
Son zamanlarda basında görülen haberlerle ve TRT’nin bastırdığı bir takvimle Türkler’in şimdiye kadar 16 büyük devlet kurduğunu, bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız bulunduğu iddiaları öne sürüldü. Her şeyimiz gibi tarihimiz de henüz kesin şeklini almış
Türkiye’de Osmanlı sülalesi hâkim olduktan sonra(1) acem taklidi divan edebiyatının kuvvetle yayılarak milli dil ve kültürümüzü şiddetle tehdit etmesi üzerine on beşinci asrın sonlarında Türkiye’de bir dilde milliyetperverlik cereyanı baş gösterdi. Aruz vezniyle olmakla beraber, yalnız Türkçe
Türk tarihinde şanlı, elemli, uğursuz birçok mayıs günleri vardır. Bu yazıda artık kesin olarak hükme bağlanmış bir mayısla (23 Mayıs 1040), üzerinde henüz son söz söylenmemiş başka bir mayıstan (3 Mayıs 1944) bahsedeceğim. 23 Mayıs 1040 Cuma
Bundan 29 yıl önce Ankara’da yapılan bir yürüyüş, bugün farkına varılmamış olmakla beraber, Türk tarihinin gidişi üzerine son derece tesirli olmuştur. Havadaki zehirli gazla boğulacak hale gelmiş bir insana oksijen verilmesi, aşırı humma içinde kıvranan hastaya bir