26 Şubat 1969 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 6’ncı sayfasında Türker Acaroğlu tarafından yazılan “Yayın Hayatı” başlıklı yazı çok ibret vericidir. Türker Acaroğlu, basılan her kitap, dergi, gazete, nota, resim vesaireden kanun gereğince beşer tane gönderilen “Basma Eserleri Derleme Müdürlüğü”nün başında bulunmaktadır.
26 Şubat tarihli yazısının “Yasaklanmış Kitaplar” başlıklı bölümünün en başında benim “900. Yıl Dönümü” adlı küçük eserim yer almıştır.
Bir hükümet kitapları niçin yasaklar? Şüphesiz o devletin ve milletin şu veya bu bakımdan aleyhinde olduğu için… Yasaklanacak bir kitap ya milleti küçük düşürmekte, ya devlet büyüklerine hakaret etmekte, ya devleti parçalamak istemekte, ya da ahlâkın ve kanunların süs saydığı işlemleri kışkırtıcı nitelikte olmalıdır.
“Dokuz Yüzüncü Yıldönümü”, ilk defa 1940’ta basılmış olan ve devletimizin kuruluşunun 900. yılını kutlamak için tarihimizin özetini veren bir yurtseverlik hamlesidir. O zaman devletin başında bulunanlar devletin ne zaman kurulduğundan habersiz, yalnız siyasî tertiplerle meşgul kimseler olduğu, Millî Eğitim Bakanlığı böyle bir kutlamayı hatırına getirmediği, Türk Tarih Kurumu hiçbir teşebbüste bulunmadığı için ben kendi kendime bir anma yapma için bu küçük eseri yazıp bastırarak millî bir görevi yerine getirdim.
Böyle bir kitabın yasaklanması, yasaklanmış olacağı aklın alacağı iş değildir. Memlekette yıllardır milliyet ve ahlâk aleyhinde düzinelerle eserler basılıp satılırken Türk milletine geçmişini hatırlatan, Türkiye tarihinin kahramanlıklarla dolu sayfalarını hatırlatan bir eserin yasak edilmesi ancak düşman işgali sırasında yapılabilecek bir cinayettir.
İşin garip bir tarafı bu yasaklamadan benim haberim olmayışıdır. Acaroğlu’nun yazısı olmasaydı hâlâ da haberim olmayacaktı. Fakat haberi veren şahıs en yetkili mevkide bulunduğu için onun bu haberinde bir yanlışlık olmasına imkân yoktur. Son bir garabet de eserin 1955’te ikinci defa basılması ve hükümet tarafından işin farkına varılmayışıdır.
1955 basımı kendi aralarında bir “kitap okuma ve yayınlama” birliği kurarak çalışan milliyetçi gençler tarafından yapılmıştı ve başlarında şimdi doktor olan bir genç kız bulunuyordu.
Bugün Türkiye’de görülen huzursuzluk ve şuursuzluğun temel kaynağı Millî Eğitimin yıllarca gayrı millî emellere alet edilmesidir. Kendi tarihini ve kültürünü inkâr eden millet kaderinin yıkılmak olduğu bu bayların akıllarına gelmemiştir. Hükümetlerin gevşekliği ve siyasîlerin iktidar hırsından başka bir şey düşünmemesi yüzünden ana dâvâlar arada kaynamış, o günü idare etmek devlet yönetimi sanılmış, yarının getireceği tehlikeler düşünülmemiştir. Yasak edilen “Dokuz Yüzüncü Yıl Dönümü” adlı küçük eser, millî şuuru olan bir hükümetin yasaklayacağı değil, okullarda okutacağı kitaptır. Bu kitabı yasaklayanın hangi makam olduğunu bilmiyorum. Fakat hangisi olursa olsun, başında bulunan ve imzasını atan adamın millî şuurdan ve tarih kültüründen mahrum bir cahil olduğuna eminim. Öyle olmasaydı, böylece, Türkiye’yi işgal eden bir Moskof veya Rum devlet adamının yapacağı işi yapmazdı.
Türkiye’de yurtseverlik yasak mıdır? Millî tarihî bütün olarak göstermek suç mudur? Millî kahramanları anmak günah mıdır?
Eserde tarihî yanlışlıklar olduğu için yasak edildi desem, o da değil. Çünkü liselerde ve ortaokullarda okutulan yanlışlıklarla dolu tarih kitapları dururken benim küçük kitabımda bulunacağı şüphesiz olan birkaç yanlış için hükümetin bunu yasaklaması havsalanın alacağı iş değildir. O halde nedir? Yasaklayandan soruyorum:
Memlekette yıkıcı, bölücü, parçalayıcı, gayrı-ahlâkî eserler yığın yığın basılırken, bir takım uzak ve yabancı ülkelerin ne idüğü belirsiz adamları göğe çıkarırlarken, “Zambak” ve “Kaymak Tabağı” hikâyelerine parmak ısırtacak müstehcen romanlar basılıp filime alınırken yasak etmek için bula bula bunu mu buldun?
Bu eserin basılıp yasak edildiği 1940 ve 1955’teki hükümetler yıkılıp gitmiştir. Bugün birçok hürriyetlerin cirit attığı, hükümetin pek çok davranışına karşı müsamaha gösterdiği bir çağda bu kitap hâlâ yasaklar listesinde bulunuyorsa cidden yüz kızartıcı bir harekettir. Hele Türk vatandaşı (!) bir Gürcü tarafından yazılıp içinde Gürcü milliyetçiliği yapılan, Gürcistan’ı fethettikleri için Selçuklularla Osmanlılar aleyhindeki hakaretli iftiraları ihtiva eden bir kitap yasak değilken[1] Türk milliyetçiliği yapan bir kitabın yasak olması kelimelerle anlatılmasına imkân olmayan bir körlük ve “Bin Temel Eser”in hazırlandığı biz zamanda 1000 rakamına ulaşmak için sağa sola başvurulurken elde hazır bulunanları görmemek, düşünememek gafletlerin gafletidir.
Bu eseri alıp on binlerce bastırarak Cumhurbaşkanından, Başbakandan başlamak üzere köy öğretmenlerine, lise öğrencilerine kadar dağıtın da herkes komprime halindeki millî tarihini öğrensin ve bir ana fikre sahip olsun. Bunu kendi çıkarım için istiyorum sanmayın. Telif hakkı istemiyorum. Sizin olsun. Tek basın okuyun ve öğrenin. Öğrenip biraz geçmişinizi bilin de nereye doğru gittiğinizi iyi şavullayın.
[1] Eser Türklük aleyhinde cümleler ihtiva ettiği için Erzurum savcılığı tarafından toplanmıştı. İstanbul savcılığı esere izin vermiştir. Çünkü eser Sovyet emperyalizmine karşı bağımsız Gürcüstan’ı savunuyormuş…