Farsların gayet geri ve iptidaî bir kolu olup İran, Türkiye ve Irak’ta yayılmış bulunan Kürtleri bir devlet ve millet durumuna getirmek yolundaki istekler epey eskidir… Bütün iptidaî topluluklarda olduğu gibi Kürtlerde de yabancı devletlerin kışkırtmasıyla başlayan bu
Bütün dünya ile birlikte Türkiye de büyük ve düşündürücü bir değişiklik içindedir. Çünkü bu değişiklik daha çok olumsuz yönlere doğrudur. Türkiye, çağdaş devlet olmaktan çıkmıştır. Devlet tarifi nedir? Bir vatanda teşkilatlanmış bağımsız bir millet, değil mi? Türkiye
Millî şuurun ve ilmî tarihçiliğin hâlâ gereğince gelişememesi, dinî taassubun hâlâ ruhlara hükmetmesi dolayısıyla tarihimizin bazı büyüklerine karşı saygısızlıkta bulunmak, yahut Türk ırkının şu veya bu bölümlerini birbirine düşman saymak gibi yanlışlıklar sık sık yapılmaktadır. Bunların arasında
Sayın Bakan; Kaburga kemiği kırıklığı dolayısıyla 21 Haziran günü Süleymaniye Kütüphanesindeki görevime gidemeyerek doktor gönderilmesi için Kütüphane Müdürüne telefon ettim. Süleymaniye Kütüphanesinin Kartal Hükümet Tabipliğine derhal yazdığı kâğıt 22 Haziran sabahı eline vardığı halde 22, 23, 24,
Yön adlı bir aşırı solcu derginin 25 Eylül 1964 tarihli 78. sayısında devlet kuvvetlerini derhal harekete geçmesi gereken bir yazı yayınlandı. “Millî Emniyet Teşkilâtı Islah Edilmelidir” başlığını taşıyan bu imzasız yazıda devletin iç ve dış güvenliğini sağlayan
Ali Fuat Başgil’in 30 Kasım 1963 tarihli Yeni İstanbul gazetesinde yayınladığı “Milliyetçilik Bahsi” adlı yazıda, hakkımda “nâdân” kelimesini kullanması ve Anadolu Türklerini yine ırklar karması millet diye göstermesi üzerine ÖTÜKEN’in 14 Şubat 1964 tarihli 2. sayısında kendisine
Üniversiteler, milletlerin beyni olmalıdır. Çünkü orası en seçkin bilginlerin, araştırıcıların toplandığı yerdir. Türkiye’de böyle düşünüldüğü için üniversitelere muhtariyet verilmiş, öğretmeni ve öğrencisiyle üniversite seçkin bir çevre olarak tanınmıştır. Fakat gerçek hiç de böyle değildir. Üniversitelerde gerçek bilginler
Dinin bir ruh ihtiyacı olduğunu bilim kabul etmiştir. Daha zekâsının pek iptidaî olduğu zamanlardan beri, insanların din sahibi oldukları da bilinen gerçeklerdendir. Zekânın ve bilimin yükselmesiyle dinler de yükselmiş, tek Tanrılı dinlerle dinler çağı kapanmış, din uğruna
Sözlerle davranışlar arasındaki uygunluk, ahlâkın esas kaidelerinden biridir. Dindarlık dâvasındaki adam Tanrıya inanmıyor, sosyal adalet düşüncesini güden birisi halkı sömürüyor, demokrasi diye haykıranlar diktatörlük kışkırtıcılığı ediyorsa, bu adamlar ahlâklı değildir. Milliyetçilik konusunda da böyledir. Hem milliyetçi olacak