İstanbul’da Zeytinburnu’nda oturan Doğu Türkistanlı Kazaklardan 72 aile, ümitle ümitsizlik arasında bocalayarak devletten gelecek yardımı bekliyorlar. Bunlar 10-12 yıl önce, Doğu Türkistan’da Çinlilere karşı ayaklanarak, yıllarca vuruşan, sonra orantısızlık yüzünden göçe karar vererek vuruşa vuruşa Tibet üzerinden
Bundan yıllarca önce, Doğu Türkistan’ın kuzey bölgelerinde yaşayan Kazak Türkleri’nden 10.000 kişilik bir grup, komünist Çinlilerle vuruşa vuruşa Tibet’e gelmiş ve Himalaya dağ geçitlerini aşarak Hindistan’a geçip oradan da Türkiye’ye ulaşmıştı. Birkaç yıl süren bu destanî yürüyüşte
Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve
1944-1945 yıllarında Irkçılık-Turancılık davasından dolayı tutuklu bulunduğumuz sırada, bunun son aylarını geçirdiğimiz Tophane’deki Askerî Cezaevinde ilgi çekici bir olay geçti: Casusluktan sanık bir er, cezaevinden kaçıp yakalandıktan sonra prangaya vuruldu. Hayat hikâyesi şöyle idi: Lisenin son sınıfında
Sakalar en eski Türkler olduğu için bunlara ait destanlar, en eski Türk tarihinin izlerini taşımaktadır. Sakaların, Türkistandaki yüksek hakimiyetleri milattan önce 7-4. asırlara ait olduğu için Saka destanı bu çağların tarihi vukuatının destanlaşmış şeklinden başka bir şey
Buna Yirminci Yüzyılın en büyük macerası diyorlar. Aya gitmek aslında bilim ve tekniğin göz kamaştırıcı bir zaferi olmakla beraber, bu zaferin insanlığa neler getireceği bilinmediği için macera demekte de yanlış olmasa gerektir. Aya yerleşme üstünlüğü sayesinde dünyaya
Birçok şeylerin sınırını çizmek, daha doğrusu birbiriyle uzaktan ilgisi olan nesneleri iyice ayırmak güç meseledir. “Dehâ” ile “cinnet” bir noktada birleşir derler, insanlık tarihinde “dâhi” olarak kabul edilen bir hayli insanın aynı zamanda tıbbî mânâsı ile deli
Bu tarih, o zamanın Türkçesiyle yazılmış bir eser olup tarihî değerinden başka dil bakımından da büyük kıymet taşımaktadır. Dili ve üslûbu Dede Korkut kitabının dilini ve üslûbunu andırmaktadır. Kitaba, müellifin ölümünden sonra da bazı kimseler, ihtimal Aşıkpaşaoğlu’nun
Askerlik mesleklerin en şereflisidir. Eğer avukat fertlerin mukaddes haklarını müdafaa eden insan demekse, eğer rençper bizi doyuran bir işçi ise, eğer doktor hastaları iyi eden bir fedakârsa, asker de bir millet için kendi canını feda eden kahraman