Büyük Türkçü Rızâ Nûr
Doktor, siyaset ve devlet adamı, tarihçi ve Türkçü olarak Türk tarihinde ileri bir yeri olan Rıza Nur’un en kuvvetli cephesi Türkçülüğüdür. Doktor olarak, bilhassa Kurtuluş Savaşında, milletine değerli hizmetler yapan, sünnetçiliği ilmî bir şekle koyarak bu alanda orijinal eserler veren; geniş halk yığını ve gençler için yazdığı büyük
Türk Tarihiyle Türkiye’de milliyetçilik, Türkçülük ve ırkçılık duygu ve düşüncelerini alevlendiren; Lozan’da ikinci murahhas olarak -Baş murahhas İsmet Paşa’nın dediği gibi- en büyük hizmeti yapan ve ondan sonraki bütün çalışmasını Türklüğe, Türkçülüğe veren ve ömründe en büyük övüncünün Türk yaratılmak olduğunu söyleyen Doktor Rıza Nur, meziyetleri ve eksikleri ile birlikte büyük çapta bir adamdı. Eski Türkler gibi hususî meclislerinde ince ve güler yüzlü, devlet ve millet işlerinde sert ve müsamahasızdı. Maddî ve mânevî birçok hizmetleri arasında, yaptığı tesirin büyüklüğü ve genişliği bakımından, en üstünü, bazıları tarafından ilmî olmadığı ileri sürülen Türk Tarihidir. Rıza Nur o büyük ve dağınık Türk tarihini bilginlik taslamak için değil, Türklüğe faydalı olmak, milleti uyandırmak, maziyi sevdirmek için yazmıştı. Kitap bu bakımdan vazifesini fazlasıyla yapmıştır. Bu satırların sahibi de o büyük “Türk Tarihi”nden feyz alanların biridir. O büyük tarihi okuyanların aklında, belki hiçbir tarihî hâdise kalmıyor, fakat Türklük sevgisi ve şuuru, Türk ırkının üstünlüğü duygusu silinmez bir şekilde yer ediyordu.
Bu küçük kitap büyük bir adamı Türk gençliğine iyice tanıtmak, onlara bir örnek ve millî bir borcu ödemek için yazılmıştır. Millete hizmet edenleri tanıtmak, onları mânen yaşatmak demektir. Bir millet, kendine hizmet edenleri mânen ne kadar çok yaşatırsa, o kadar çok yaşamağa hak kazanmış olur.
Beni tanıyanların iyi bildiği “Zamansızlık” gibi güç şartlar altında yazdığım bu eseri, artık Tanrı’nın esirgenliğine bırakmış olduğumuz Doktor Rıza Nurun büyük hâtırasına sunuyorum.