30 Ağustos 1964 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ibretle seyredilmeğe değer bir fotoğraf yayınlandı. Bu fotoğraf Dumlupınar meydan savaşından sonra tutsak edilen Yunan Başkomutanı Trikopis ile adı açıklanmayan bir Yunan prensinin ve Yunan Ordusu Kurmay Başkanı General Dionis’in Türk
Yunanistan Türkleri derken hiç şüphesiz bugün Yunanistan adını taşıyan devletin sınırları içinde yaşayan, fakat ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören, aşağı yukarı, Amerika’daki zencilerle aynı kadere sahip olan ırkdaşlarımızı anlatmak istiyoruz. Yoksa, bugün Yunanistan denilen devlette, “Yunanlı” denen
Büyük Türk müverrihlerinden biri, bugün darülfünunda Türk tarihi profesörü olan Başkurdistanlı Zeki Velidi Bey, Mısır’da bastırdığı Türk tarihine ait bir kitabında büyük harbin neticesinin garp cephesinde değil Çanakkale’de hallolunduğunu söyledikten sonra, artık bununla Türkler’in dört asırdır devam
Yalnız yaldızlı insanlık sevgileri ile değil, ulviyetçe ondan aşağı olmayan ve çelik kadar sağlam vatanseverlikle birbirinize bağlanınız. Etrafınızda tunçtan bir kale yapıncaya kadar her gün bu çelik bağları daha ziyade takviye ediniz. Ancak böyle sağlam bir kalenin
Dünya çok değişti. Galiba fabrika bacalarından ve arabalardan çıkan zehirli gazlar havanın terkibine iyice karışarak insan şuurunda kötü tesirler yaptı. Her zaman için geçerli olan manevî değerlerin bu kadar değişmesini başka türlü açıklamaya imkân yok. Eskiden insanları
1961 Anayasası Türk milletine iyi bir düzen getiremedi. Suç anayasada değil, onu uygulamasını bilmeyen hükümettedir demek doğru değil. Polis üniversiteye giremez diye tepinen hain profesörler anayasaya dayanıyordu. Ordunun desteği ve iradesiyle, olağanüstü yetkilerle iktidara gelen Nihat Erim
Moskoflarla yapılan iktisadî anlaşma gereğince, memleketimizde kuracakları yedi tesisten biri votka fabrikası olacakmış. Evet, akıllara durgunluk verecek bir haber ama doğru: Votka fabrikası… Kalkınma için Moskoflar’dan bile medet umulduğu bir sırada, sanki kalkınmaya faydası varmış gibi bir
Şimdiye kadar millet’in umumî bir tarifi yapılmamıştır. İçtimaiyat alimleri bu hususta bir şeyler gevelemişlerse de “içtimaiyat”ın ilim olduğunu iddia etmelerine rağmen ilmî bir millet tarifi yapamamışlardır. Bunun sebebi her milletin başka türlü olması ve bundan dolayı başka
Türk genci! Yukarıdaki harita taslağına bak. Karaya boyanmış yerler senin kurtulmamış kardeşlerinin yaşadığı yerleri gösteriyor. Yalnız bu kara taslağa bakmak bile vazifenin ne kadar büyük, ne kadar güç, ne kadar ağır olduğunu sana anlatsın. Daha dün denecek