Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin! Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek Taşıyanlar saflardaki yerini bilsin! Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde; Keder, elem her ne varsa geride kalsın! Tehlikeler duman gibi tüterken
“Tarih Şuuru”, milletlerin hafızasıdır. Hafıza nasıl, fert olarak insanların en küçükleriyle ihtiyarlarında bulunmazsa, milletlerin de henüz çocuk sayılabilecek kadar genç yani “kurulmamış” olanlarıyla ihtiyarlarında yani inkıraza mahkûm olacak kadar çürüyenlerinde bulunmaz. Millet haline gelmemiş olan insan topluluğu
ORKUN”u beğenmiyenler onda eski teranelerden başka bir şey olmadığını söylüyorlar. Haklıdırlar. Türkçülük değişmez bir fikir olduğu için burada hep aynı sözler söylenecek. Türkçülük bir moda olmadığı için değişmeyecek, bir ilim olmadığı için sabit kalacak, bir eğlence olmadığı
Yalnızım, ne kadar aranıp dursam Baş ucumda seni bulamıyorum. Güneşten vazgeçip susuz olsam da Seninle olmadan olamıyorum. Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı? Gitsem bulur muyum kendi yuva mı? Kuş! Yolun nereye? Bizim eve mi?