Milletlerin asıl kuvvetinin ruh ve inanç gücü olduğunu artık herkes öğrendi. Bundan dolayıdır ki şimdi, çökertilmek isten milletlerin manevî yönüne saldırılıyor. Bu taktiğin en düşündürücü örneği Sovyetler Birliği’ndeki Türkler’dir. “Milletlere istiklâl, insanlara hürriyet” yalanıyla iş başına gelen
1961 Anayasası Türk milletine iyi bir düzen getiremedi. Suç anayasada değil, onu uygulamasını bilmeyen hükümettedir demek doğru değil. Polis üniversiteye giremez diye tepinen hain profesörler anayasaya dayanıyordu. Ordunun desteği ve iradesiyle, olağanüstü yetkilerle iktidara gelen Nihat Erim
Son zamanlarda iki Türk bilgini tarafından iki mühim eser neşrolundu. Memleketimizin ilmine övünç verecek kadar değerli olan bu iki eserden biri dil bilgini Besim Atalay tarafından yapılan Dîvânû Lügat it-Türk tercümesi, ötekide tarih bilgini Uzunçarşılı-Oğlu İsmail Hakkı
Çalıştırılan bir makinenin durmaması için nasıl arada bir yağlanması gerekiyorsa, yaşayan milletlerin de manevi bakımdan çürümemesi için ruhlandırılmaya öylece ihtiyacı vardır. Ruhlandırılmayan, ruhlandırılması için sebep ve çare bulunamayan milletler kırılıp dökülmeye mahkûmdur. Örnek mi istiyorsunuz? Ufuklarında güneş
“Dinamik ve enerjik olacaksın. Darbeyle karşılık verecek, hücumu hücumla durduracaksın. Bütün devletlerle dostluk kurmak, ziyaretler yapıp ziyafetler ve hediyeler vermek, milli çıkarları korumak bakımından pek az faydalıdır.” Bir İngiliz, Barbaros Hayreddin Paşa hakkındaki eserinde ünlü Türk amiralini
Türk milletinin ülküsü olan Turancılığı, herkesin dilediği şekilde anlattığı, bunu bir türlü romantizm diye gösterdiği göze çarpmaktadır. Millî ülkülerde onun şiir yönü olan bir romantizm bulunmakla beraber ülkü; aslında gerçeklere dayanan açık ve kesin amaçları olan bir
Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biri olan İkinci Murad, 12 Temmuz 1444”te Macarlarla yaptığı barış andlaşması ile Osmanlı tarihindeki ikinci mağlûbiyeti kabul ediyor ve 1437”den beri Haçlılarla sürüp gitmekte olan savaş faslını kapayarak kendi isteği ile padişahlıktan çekiliyordu.
Pek çok Türk’ün yaşadığı Münih’e “Türkiye’nin 58. vilâyeti” denildiğini biliyordum, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin veya inkılâbının, yahut devriminin ve yahut Celâl Bayar’ın Yassıada’daki deyimiyle ayaklanmasının feyizli sonuçlarından olarak zevcem yıllardır orada yaşadığı, oğlum da Münih Üniversitesine devam
Sakalar en eski Türkler olduğu için bunlara ait destanlar, en eski Türk tarihinin izlerini taşımaktadır. Sakaların, Türkistandaki yüksek hakimiyetleri milattan önce 7-4. asırlara ait olduğu için Saka destanı bu çağların tarihi vukuatının destanlaşmış şeklinden başka bir şey