Yorulanlar
Bir yarış başladığı zaman, ilk anlarda bütün yarışçılar aynı hizada, aynı enerji ile koşarlar. Biraz sonra bir takımın azıcık geride kaldığı görülür. Daha sonra yarışçıların önde, ortada, arkada, en geride olmak üzere birkaç gruba ayrılması mukadderdir. Fakat henüz hiçbirisinde yılgınlık yoktur. Hatta zaman geçtikçe arkadakilerden bazılarının öndekilerden bazılarını geçmesi, öndekilerden bazılarının da kesilerek daha gerilere kalması olağandır.
Nihayet kritik anlar gelir. Mesafe uzamış, ciğerlerle kaslar yorulmuş, sinir gücü yıpranmıştır. Artık bundan sonrası inanç, karakter ve şeref meselesidir.
Turlar birer birer atlandıkça koşucuların arasındaki mesafeler çoğalacaktır. Yorulanlar birer ikişer, türlü bahanelerle yarışı bıraktıkları, onu şeref ve inanç meselesi yapanların ise yarışa devam ettikleri görülecektir. Yarışanların arasında bazılarının pek bitkin olduğu, fakat karakterleri icabı yarışı bırakmadıkları sezilecektir. Hatta bu bitkinler arasında, en ileride koşanlardan bazıları da vardır. Kimisi de maddî gücü elvermediği için çok geride kalmış olmasına rağmen ruh ve inanç kuvvetiyle yarışmaktadır.
Uzun yarışı bitirenler, başlayanlara göre oldukça azdır. Hatta bunlar arasında yarışı bitirdikten sonra kalp durmasından ölenler de bulunabilir.
İpi ilk göğüsleyenlerle son göğüsleyen arasında bazen çok uzun zaman da bulunabilir. Fakat bu sonuncular maddî olarak kaybettikleri yarışta şeref ve karakter mükâfatını kazanmışlardır.
***
Bütün yarışlar böyledir. Yarış başlarken pek neşeli olanların, büyük bir hızla ileriye atılıp ilk hamlede diğerlerini geçenlerin, biraz sonra yorulup yarışı bıraktıkları çok görülmüştür.
Yarışı terk edenler arasında da karakter farkı vardır. Soluğunun tıkandığını, gücünün yetmediğini itiraf eden yiğitler pek azdır. Çoğunluk yarış arkadaşlarında suç bulmak sevdasındadır. Bunlar, yarış arkadaşları tarafından boyuna yollarının kesildiğini, kendilerine kasti çarpmalar yapıldığını, deparda ötekilerin nizamsız olarak daha önce fırladıklarını söyler. Bunların aslı, faslı yoktur.
Dünya durdukça yarışlar böyle olacaktır. Kendisini ölçmeden yarışa katılan zayıflar, yarı yolda yarışı bırakacak, sonra bir bahane uyduracaktır.
Mızıkçılık birçok insanların mayasıdır. Kendi kendisini eğitemeyen insanlar yaşlanıp kocasalar bile mızıkçı çocuk olarak kalırlar. Mızıkçılık, kendi eksiğini ve başarısızlığını başkasına atmak hastalığıdır.
Kendisini atlet sanıp da yarışa giren kimse bu alandaki kabiliyetsizliğini bilmiyorsa ciddiyetten yoksunmuş demektir.
Her yarış bir dâvadır. O dâvanın adamı olmak gerektir. Halterci ile güreşçinin koşuda işi ne? Onlar koşuya elverişsiz gövde yapılarıyla yarışabilirler mi? Halter ve güreş de spor olduğu için onları yarış sporu ile karıştırmak ne büyük gaflettir. Yük kaldırmak başka, koşmak başkadır. Ağırlık kaldıran adam halterci olabilir. Fakat yarışçı… Asla!…
Yarışlar böyledir. Yarı yolda yorulup bırakanlar bulunur. Hatta yarısı terk etmeden önce yanındakine çelme atanlar da bulunabilir. Bunlar olağandır.
Dünya durdukça yarışlar yapılacak ve onu şerefle bitirenler, az da olsa, daima bulunacaktır.