Türkçe’yi başka dillerden ayıran bir hususiyet sıfat tamlamalarında sıfatın mutlaka isimden önce gelmesidir: Büyük ırk, yiğit asker, bir okul, beşinci alay gibi… Bundan dolayı biz de aynı adı taşıyan hükümdarları birbirlerinden ayırmak için, sıfatları başa getirerek “Birinci Mehmed”, “İkinci Murad”, “Üçüncü Selim” deriz. İsimlerin başına gelen sayı sıfatlarını rakamla göstermek gerekince Lâtin rakamından sonra bir nokta koyarak hükümdarın adını yazmak icap eder: “I.Mehmed”, “II. Murad”, “III. Selim” gibi… Netekim ordumuzda da birlikler bu şekilde gösterilir : “5. Alay”, “II. Tabur” gibi… Halbuki epey zamandan beri dilimize aykırı ve firenkperestlik neticesi olarak Mehmed II, Murad III şekillerinde garibeler yazıldığını görüyoruz.
Hatta bu garibeler okulların resmî kitaplarına ve hatta İslâm Ansiklopedisine kadar girmiştir. İslâm Ansiklopedisini hazırlayanlar arasında dilciler de bulunduğu halde Türkçe’nin böyle bir kırgına uğratılması millî bir talihsizliktir ve sözde aydınların nasıl Firenk tesirinde kalarak millî benliklerinden uzaklaştığını açığa vurmaktadır. Biz, övüncümüz olan dilimizi yabancı tesirlerden korumak istediğimiz için bu türlü sözleri daima rakamları başa getirerek yazacağız. Bütün Türkçülerin de bu haklı teklifimizi kabul edeceklerinden eminiz. Çünkü I. Mehmed’e “Mehmed I” demek, “Napoleon I” şeklinin tesirinde kalarak padişahlarımızın adlarını gavurlaştırmak demektir ki bu da millî şuur eksikliğinden başka bir şey değildir.