Makale

Türk Vatanını Peşkeş Çekenlere

İngiltere hükümeti, Çanakkale harplerine ait hazırladığı resmî tarihi Gaziye “Yüksek bir kumandan, asil bir düşman ve âlicenap bir dost şerefine” hitabı ile hediye ettikten sonra Fransız gazetelerinde bir palikarya yaygarasıdır koptu. Gerek bunu, gerek Türk-İtalya dostluğunu, gerek borçlar meselesini tutturarak milletlerine has bir edepsizlikle aleyhimizde türlü türlü neşriyata başladılar. En büyüğümüz hakkında iğrenç bir lisan kullandılar. En nihayet resmî gazeteleri olan Temps, Cenubî Türkiye’yi, genişlemek isteyen İtalya’ya peşkeş çekmek küstahlığını göstererek kepazeliği tamamladı. Bu münasebetle Temps’a ve onun milletine söylüyoruz:

Türk Eli bölünmez bir bütündür. Bu bütünün, bugün dışarıda kalan parçalarını da bir gün içeriye alacağız. Bu bölünmez bütünün herhangi bir parçasını almak isteyenler için meydan açıktır, buyurabilirler. İsterlerse bizzat Fransızlar da kuvvetlerini deneyebilirler. Daha dün en vesaitsiz ve yorgun zamanımızda 200.000 kişilik bir orduyu 15 günde bir savaş mucizesiyle yok eden Türkler için, Anadolu’da maraton yapan o düşmanın biraz kaba kıyım ağabeyleri olan Fransızları da Anadolu topraklarına gübre yapmak güç bir iş değildir. Biz Fransızları dost olarak da düşman olarak da tanıdık. Dostluklarının ne kancık, düşmanlıklarının ne korkak olduğunu biliriz.

Onlar filân veya falan sahada bizden yüksek olabilirler. Fakat harp ve kahramanlık meydanlarında bizimle boy ölçüşemezler. Savaş meydanı tenis sahası değildir. Anadolu yaylasında boğuşmak Paris sokaklarında zamparalık etmeye benzemez. Harp meydanlarında Fransızlar bizim eski aşinalarımızdır. Niğbolu sahrasında bütün Avrupa ordularıyla beraber Fransızların da çelik zırhlı seçme şövalyeleri vardı. Askerî dâhi diye öğe öğe bitiremedikleri Napolyon’u ilk tepeleyen, hem de inhilâl zamanımızda, biz olduk. En son dersi de daha dün Çanakkale’de verdik. Eğer yeniden ders almak istiyorlarsa gelsinler, bekliyoruz.

Biz tarihin en eski zamanlarından beri asil bir ırk olarak yaşadık. Biz lisanı Lâtin, vatanı Kelt, adı Cermen olan piç bir millet değiliz. Dayak yerken de zafer zafer diye bağıran Golova horozunu artık çok iyi tanıyoruz. O Golova horozu ki bu kartalın sessizliğini miskinlik sanıyor. Fakat Niğbolu, Akâ ve Çanakkale’yi unutmam.

Cihan harbi kimin harp edebileceğini kimin edemeyeceğini gösterdi. Cihan harbinde, artık harp istemiyoruz diye kütle halinde silâhla isyan eden ve kendi siperlerinin içinde kütle halinde imha olunan yegâne asker Fransız askerdir. Hem de bunu uzak ve yabancı cephelerde değil, vatanlarında, Fransa’da yaptılar.

Bu korkaklığı yapan ve millî kahraman diye tapındıkları Jan Dark ve Napolyon’u düşmanlarına teslim ederek esarette öldüren Fransızların tehditleri bizi sadece güldürür.

Zarif zamparalardan mürekkep olan bu bezirgân ruhlu millet unutmamalıdır ki harp meydanında en mükemmel silâhları da kullanacak olanlar, onlarda pek az olan “erkekler”dir ve 10.000.000 kurt, 40.00.000 köpekten korkmaz…

Share
Published by
Hüseyin Nihal Atsız