Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti, Edebiyat Fakültesi Talebe Mecmuası adında bir mecmua neşretti, öteki talebe cemiyetleri gibi edebiyatçılar da şimdiye kadar pek verimli işlere girişmiyorlar, yalnız danslı çay, balo, mezun arkadaşlar şerefine kır eğlencesi, yeni profesörler şerefine Yalova seyahati gibi sönük hareketlerle iktifa ediyorlardı. Bu sefer çıkardıkları mecmua ise artık bu gençlerin müspet ve faydalı işlerle uğraşmaya başladıklarını göstermek itibarıyla sevinilecek bir eserdir. 70 sayfalık mecmuada maksadı anlatan kısa bir ilk sözden sonra şu yazılar var:
Şükrü Ahmet Bey (edebiyattan): Bizde Türkçülük Cereyanının Kaynaklan (S. 5-15)
Fevzi’ye Aptullah Hanım (edebiyattan): Fuzulî’nin Gazellerine dair (S. 16-23)
M. Reşat Bey (coğrafyadan): Büyük Sanayide Beyaz Kömürün mevkii (S. 24-33)
Tolunay Hanım (tarihten): Türklerde İslamiyet’ten Önce Destanı Tarih (S. 3-1-56)
Adnan Cemil Bey (felsefeden): Psikanaliz ve Terbiyedeki Rolü (S. 57-71)
Ne yazık ki mecmuanın sonunda, 72. sayfayı baştan başa dolduran bir de yanlış doğru cetveli var. Hâlâ yanlışsız bir kitap veya mecmua çıkaramayışımız bizim için bir eksikliktir. Hem de millî bir eksiklik… Çünkü bu yanlışların büyük bir kısmı da imlâmızın hâlâ mazbut olmayışından ileri geliyor.
Mecmuanın muhteviyatına gelince, mevzularını anlayabildiklerim için şunu cesaretle söyleyebilirim ki bu yazılar yalnız değerli toplamalar ve hülâsalar değil, aynı zamanda orijinal yazılardır. Ben Edebiyat Fakültesinin Edebiyat zümresinden yetiştim. Benim sınıfım o zamana kadar ki sınıfların en kuvvetlisiydi. Şunu memnuniyetle itiraf ederim ki biz talebe iken bu kadar olgun eserler verecek bir kabiliyette değildik. Üniversiteye yıl başında getirilen Yahudi hocalar kendi ilimlerini bu talebeye bir yılda verecek kadar cömert olmasalar gerektir. Onun için talebenin bu ilmî terakkisinin sebeplerini kendinde aramak icap eder.
Bu mecmuada imzası olan beş gençten iki tanesi hanımdır ki ikisini de tanıyorum. Bu münasebetle şu kadar söylemekten kendimi alamayacağım ki üniversite kızları arasında bu gibi ciddî mesai mahsulü verenler daima boyasız, süssüz ve sade olanlardan çıkıyor. Ötekiler boyanmaktan başka bir kabiliyet gösteremiyorlar.
Genç edebiyatçıların, mecmualarının ikinci sayısını daha iyi (yani imlâ yanlışı daha az) ve büyük çıkarmalarını temenni etmeliyiz. Ben onlardan bazılarının yaptığı sömestr vazifelerini bilirim ki, orijinal olmamakla beraber, kendi arkadaşları için hocalarının üç yıllık lâklâkıyatından daha istifadelidir. Aynı zamanda bu mecmualar liselerin son sınıf talebeleri arasında da epey okunur sanırım.
Talebe Cemiyeti bu mecmualardan birer tane de bazı eski darülfünun hocalarına yollarsa onlar da şimdiye kadar halledemedikleri bilmeceyi öğrenmiş olurlar.
Kır gezintileri bahsine gelince artık bunun askerî yürüyüşler mahiyetinde olmasını, Çanakkale yürüyüşünün pek şanlı olmakla beraber kısa geleceğini ve bundan dolayı o kadar şanlı olmayan, fakat daha uzun olan yürüyüşlere, meselâ bir Antalya yürüyüşüne hazırlanmak icap ettiğini Edebiyat talebesine arkadaşça hatırlatırım.