Çağımızın Masalı

İnsanlık tekerlemesinden bahsetmek istiyorum. Devlet ve hükümet başkanlarının, parti önderlerinin, gazetecilerin, şunun, bunun her gün gazetelere akseden konuşmalarını, demeçlerini mesajlarını okuyoruz. Hepsi insanlığa âşıktır. Yaşamanın, devlet kurmanın, hükümet etmenin son amacı insanlıktır. Yetmiş iki buçuk milletten romancının, şairin, filozofun Türkçe’ye çevrilmiş eserlerini görüyoruz. Nakarat aynı nakarattır.

Fakat kıritik an gelip de maskeler düşünce acı gerçek ortaya çıkıyor ve hayalin göklerinden toprağa çakılan beyinler hakikatin büsbütün başka türlü olduğunu anlamakta gecikmiyor.

Doğu Pakistan’da büyük bir âfet oldu ve yüz binlerce insan kasırganın ve kabaran suların kıyıcılığına kurban gitti. Şimdi yıkılmış, rüzgâr ve su ile silinip süpürülmüş yerlerdeki milyonlarca insan aç ve çıplak, yiyecek bir şey, ilâç ve yardım bekliyor.

Durum o kadar acıklı ki kıyılara yetişen yardım gemileri karaya el uzatamıyor, içeri giremiyor. Bir tek çare var: Yardımı havadan, helikopterlerle yapmak…

Birçok milletin az veya çok yardıma koştuğu sırada, birdenbire çirkin ve iğrenç bir manzarayla karşılaştık: Batı Pakistan’dan Doğu Pakistan’ın yardımına gönderilen helikopterlerin kendi toprakları üzerinden geçmesine Hindistan izin vermedi.

Helikopter kısa menzilli bir hava aracıdır. Hızı da azdır. Hindistan üzerinden 1600 kilometre aşarak ve tabiî birkaç defa yere inerek Doğu Pakistan’a ulaşabilir. Deniz üzerinden gitmesine imkân yoktur. Çünkü denizde inebileceği bir alan, bir adacık falan bulamaz.

Sayın Bayan İndra Gandi’nin hükümeti bu geçişe niçin izin vermedi? Pakistan ve Hindistan düşman oldukları için Pakistan helikopterlerindeki subayların Hint askerî tesislerini görmemesi için denemez. Hindistan baştanbaşa askerî tesislerle kaplı olmadığı için helikopterler Hindistan hükümetinin çizeceği bir hava yolundan Hint uçaklarının kontrolü altında geçebilirlerdi. Hatta daha ileri giderek diyelim ki bu helikopterleri Doğu Pakistan sınırına kadar Hint subayları sevk edebilirlerdi. Fakat yapmadılar. Niçin? Daha çok Pakistanlı ölsün, daha çok düşman ortadan kalksın diye. Böylelikle Hindistan, savaş meydanında yenemediği Pakistanlıları böyle kahpece öldürmekle öcünü almak istiyor.

Bu örnek, insanlık masalının iç yüzünü ortaya koyması bakımından çok ilgi çekicidir. Hindistan, Buda’yı yetiştiren memlekettir. Hindistan’da yılanlar ve sıçanlar dahi öldürülmez. Fareler öldürülmediği için Hindistan buğdayının büyük bölümünü yok eden bu zararlı yaratıklar yüzünden yüz binlerce Hintli açlıktan kıvranır, ölür. Müsamahaları çok büyüktür. Din farkına aldırmaz görünürler. Bundan önceki cumhurbaşkanları Müslüman’dı. Fakat aslında Hintliler, Pakistanlılara karşı kaplandan daha vahşi, yılandan daha sinsi, fareden daha zararlıdır. Pakistanlılara karşı sönmez bir kinle yanıp tutuşurlar.

Bunun içindir ki, sefaletten mahvolan, geriliğin ve ahmaklığın hüküm sürdüğü Hindistan, atom bombası yapmak için hazırlanmaktadır. Bu manzaradan alacağımız ders şudur: Türk çocukları insaniyet masalının ne demek olduğunu öğrenmelidir. Hindistan’ın bu izni vermeyişi Moskoflar’ın Çekoslovakya’yı işgalinden daha alçakça bir davranıştır. Çünkü Moskoflar’ın kendi millî menfaatleri bakımından bir mazeretleri vardı: Çekoslovakya’daki demokratik hareket durdurulmazsa bu, pek kolaylıkla öteki uydulara da bulaşacaktı. Hintliler içinse hiçbir sebep, hiçbir mazeret yoktur. Sebep aşağılık insanlara mahsus kindir.

Anlaşılıyor ki Hintliler yalnız maddeten değil, manen de sefil imişler. Babur’un birkaç bin Türk’le Hindistan’ın yüz binlerini yenerek o koca ülkeyi niçin bu kadar kolaylıkla zapt ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

Share
Published by
Hüseyin Nihal Atsız