Alaylı Âlimlerden Sadri Maksudî Beğe Bir Ders

Dört ciltlik tarihin pek çocukça olan yanlışları hakkında yaptığım tenkitlere alaylı âlimlerden hiç biri, tabiî, cevap veremedi. Yalnız bu büyük suçun (yani dört ciltlik tarihin) cürüm şeriklerinden Sadri Maksudi Bey, üniversitede verdiği Türk tarihi derslerinin birinde “Orhun değildir, Orhon’dur” diyerek güya bana cevap vermiş oldu ve ilmî otoritesini ispat (!) etti. Saati 25 liraya ders veren ve bir saatte vasatî 2600 kelime söylediği için kelime başına bir kuruş alan Sadri Maksudi Bey demek ki “Orhun değildir, Orhon’dur” diye kırdığı bir ilmî pot için üç kuruş almış oldu. Üç kuruşa ilmî bir yalan… Ne güzel kazanç! Türk Milleti yoksul olmasına rağmen Sadri Maksudi Beye daha birkaç 25 lira bağışlayabilir. Fakat buna karşılık da Sadri Maksudi Beyin, o milletin çocuklarına biraz daha ilmî ve doğru lâf söylemesi icap eder. Ben, aşağıki delillerle bu ırmağın adının Orhon değil, Orhun olduğunu gösteriyorum. O da ya aksini ispata yahut da cahilliğini bir defa daha itilafa mecburdur. Sadri Maksudi Beyin, cehlini itiraf edecek kadar civanmert olmadığını bilmiyorum. Ancak, bütün alaylı âlimler gibi onun itirafı da susmakla olacaktır.

I- Orhun sözü Türkçe metinlerde en eski olarak Moyunçur Kağan âbidesinde geçer. Bu âbidenin şimal cephesinin 3’cü satırında Orkun şeklinde ve cenup cephesinin onuncu satırında yalnız Orkun şeklinde Orhun kelimesi zikrolunmuştur. Bu âbideyi bulup neşreden Fin âlimi Ramstedt bu kelimeyi pek doğru olarak Oruqun diye okuyor. Çünkü Orkun harfi eski Türk alfabesinde ko, ku, ok, uk şekillerinde okunan mürekkep bir harftir.

II- Ramstedt’in bunu Orokun diye okumamasına sebep Türkçedeki bir ahenk hususiyetidir. Çünkü Türkçede bir heceden fazla olan sözlerde ilk heceden başka hiç birinde O ve Ö seslileri bulunamaz (İstanbul şivesindeki hal sigası müstesna).

III- Ramstedt’in okuyuşu doğru olmakla beraber bu söz Orqun diye de okunabilir. Çünkü eski Türk âbidelerinde imlâ kaidelerine pek o kadar dikkat olunmadığından Orkun harfinden sonra bir Orkun yazılmakla beraber Orkun imlâsı yerine Orkun imlâsı kullanılmış olabilir.

IV- Fakat her ne de olsa bu kelime ancak Oruqun veya Orqun yahut da Uruqun veya Urqun şeklinde olabilir. Orqon (=Orhon) şeklinde okunmasına imkân yoktur. Çünkü ne Gök Türkçe ve Uygurcada, ne de Çağatayca’da ve Osmanlıcada (yani eski yeni bütün edebî lehçelerde ) birinci hecedeki “0”dan sonra, ikinci hecede “O” seslisi gelmez. İşte misal: dol-du, yor-gun, sol-gun, O-dun, o-lur, yo-lu-muz, dol-dur-mu-şuz. Hattâ Türk halkı yabancı kelimeleri bile bu telâffuz kaidesine uydurur, doktor yerine doktur der.

V- Bugünkü Saka, Altay ve Kırgız Türklerinde ahenk kaidesi daha ileri giderek edebî lehçelerdeki bu hususiyete zıt bir şekil almıştır. Yani bu lehçelerde “O” ile başlayan bir kelimenin ikinci hecesinde de “O” sesli harfi olabilir. Fakat bu lehçeler edebî lehçe değil mahallî ve umumî Türk kaidelerinden uzaklaşmış küçük lehçelerdir. Aynı zamanda Gök Türkçenin de doğrudan doğruya devamı değildirler. Ve bu Türklerden hiç biri bugün Orhun havalisinde oturmadıkları için bu ismin Türkler arasından ORHON telâffuzu mevzubahis değildir.

VI- Bugün Orhun ırmağı çevresinde Moğollar oturuyor. Onların bu nehre Orhon diyip demediklerini bilmiyorum. Fakat onlar Orhon deseler bile hiç bir ehemmiyeti yoktur. Çünkü tarihen oranın Türk ülkesi olduğu zamanlarda Türkler Orhun (h olmadığından Orkun) diyorlardı. Şiveleri bozuk ufak Türk boyları müstesna bugün de bütün Türkler bu kelimeyi Orhun diye söylerler. Büyük âlim Ramstedt de böyle okumuştur. Binaenaleyh Türk üniversitelilerine Orhon diye yanlış belletmekte mânâ ve sebep yoktur.

* * *

Maarif Vekâleti, Üniversite Türk tarihi dersi verdireceği adamları beynelmilel âlimlerden seçemiyorsa, hiç olmazsa beynelmilel cahillerden olmamasına dikkat etmelidir.

Share
Published by
Hüseyin Nihal Atsız