AĞIT
Gönlümde yazdığım bu son ağıta
Nazire yaparak coşan dalgalar!
Hastası olup da geç vakit hekim
Arayanlar gibi koşan dalgalar!
Sizin de elbette var ki bir sızınız,
Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
Beni de beraber alır mısınız
Kederle kabarıp şişen dalgalar?
Sizinle paylaşssak bu korkuç gamı;
Bitmiyor bu sonsuz ecel akyamı.
Bilmem ki bundan mı titriyor gemi
Ey dalgakıranı aşan dalgalar?
Hey Atsız! Çöküyor eski bir direk.
Baksan da dünyaya titremeyerek
Hepimiz beraber haykırsak gerek
Ey bela dehrinde pişen dalgalar!..
II
Dumanlı gözlerim bir hayâl arar,
Tan vakti ufukta güneş yanmadan.
Her güzel dakikam geçer çabucak,
Tadını içip de gönül kanmadan.
Benim de çok tatlı bir dünüm vardı,
Bir ela gözleri süzgünüm vardı.
Ömrümde bir gecem, bir günüm vardı,
Onu da usandım artık anmadan.
Gün olur, ufuklar gönlümü sıkar,
Gün olur ki gönlüm âhımdan bıkar.
Şu yollar hep aynı gurbete çıkar,
Bir pınar başında durup konmadan.
Ömründe gülmedin, rahat bulmadın.
Ölsen de nola ki anılmaz adın…
Hey Atsız! Yirmi beş yılda kocadın,
Başında saçların beyazlanmadan.
III
Kılıç da, hançer de yaralar ama
O keskin bakışın yarası değil.
Beni bir kez yere çalan bu felek,
Bir dahi toprağa vurası değil.
Hey bu ne denizdir, görünmez dibi,
Şu dağlar dumanlı başımız gibi,
Üstünde esse de kasırga, tipi
Neyleyim, gönlümün borası değil.
Gönüller vermiştir sana varını,
Diyemem: “A yosma düşün yarını”,
Sen böyle güzelken günâhlarını,
Korkarım Tanrı da sorası değil.
Demişsin kim: “Bana vız gelir Atsız,
Kendisi kabadır, sözleri tatsız”
Ben senin hakkından gelirdim a kız,
Neyleyim şimdicek sırası değil!
IV
Burada güneş açmıyor,
Ümit kuşu uçmuyor,
Yol yok, kervan göçmüyor,
Dakikalar geçmiyor.
Bir kadının melali,
Bir yavrunun hayâli,
Bir evin öksüz hâl,
Gözlerimden kaçmıyor.
Döndüm vuslat yolundan,
Yandım firkat çölünden.
Tanrı rahmet selinden,
Bir damlacık saçmıyor.
Karardı gündüzlerim,
Kış oluyor yazlarım,
Dumanlanan gözlerim,
Uzak yakın seçmiyor.
Bir gönülüm: Muratsız.
Bir kartalım: Kanatsız.
Kendinden geçse Atsız,
Dakikalar geçmiyor…
SESLENİŞ
Yalnızım, ne kadar aranıp dursam
Baş ucumda seni bulamıyorum.
Güneşten vazgeçip susuz olsam da
Seninle olmadan olamıyorum.
Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı?
Gitsem bulur muyum kendi yuvamı?
Kuş! Yolun nereye? Bizim eve mi?
Sen götür, ben haber salamıyorum.
Her gece orda bir yaslanan mı var?
Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
Uzaktan bana bir seslenen mi var?
Ne diyor? Sesini alamıyorum.
Acaba yaşlı mı kara gözlerin?
İçimde bir derin yara gözlerin…
Daldı mı uzak bir yere gözlerin?
Görmüyor, bilmiyor, bilemiyorum.
Günleri sayarım, geceler iner;
Beklerim geceyi, yıldızlar söner;
Gizli bir yaram var, durmayıp kanar;
Neresi? Bulup da silemiyorum.
Ulaşsa da sana yolların ucu
Varmağa yetmiyor Atsız’ın gücü.
İçimde dururken bu kadar acı
Hala yaşıyorum, ölemiyorum.
II
Bu dünyada karar olmaz,
Gelir geçer bahar demi.
Yaman olsa kahpe felek,
Omuz silkip gülemem mi?
Günler bana tuzak olsa,
Geri dönmek yasak olsa,
Yollar nice uzak olsa,
Bir gün geri gelemem mi?
Dünya beni saysın hiçe,
Varsın olsun dağlar yüce.
Felekte var bin bir gece,
Bir tekini çalamam mı?
Ölüm değil bize tasa,
Biz kartalız, hayat ökse.
Yavuz düşman kılıç çalsa
Yumruğumla çelemem mi?
Kırgız atım yağız olsa,
Yol gösteren yıldız olsa.
Bahtiyarlık bir kız olsa,
Silâh çekip alamam mı?
Bahtiyarlık benim tasam,
Fakat o bir zehirli sam.
Bir şey bile yapamasam,
Ercesine ölemem mi?