Fertler için olsun, milletler için olsun “mazi” dayanılacak en büyük kuvvettir ve maziyi ancak mazisi lekeli ve karanlık olanlar inkâr ederken son inkılâbın zayıf iradeler ve zayıf seciyeler üzerinde yaptığı sarsıntı ile “maziye sövmek” moda haline gelmiş.
Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim: Okuyarak hayat denen koca kitabı Gönüldeki yaraları biraz deşelim. Gömdüm kara topraklara melekten iyi, Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi. Derin derin sızlıyor gönlümde yaram, Bana artık her saadet olmuştur haram. Beni
Garp medeniyetine, bu medeniyetin iflâs etmek üzere olduğu bir sırada girmemiz, bizim için hakikaten bir talihsizlik oldu. Zaten memlekette muhtelif zümrelerin birbirinden büyük ayrılıklarla uzak bulunduğu bu devrede, garbın karışık fikirleri de daha kanamış bir hâlde aramıza
Son zamanlarda basında görülen haberlerle ve TRT’nin bastırdığı bir takvimle Türkler’in şimdiye kadar 16 büyük devlet kurduğunu, bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız bulunduğu iddiaları öne sürüldü. Her şeyimiz gibi tarihimiz de henüz kesin şeklini almış
Pek çok Türk’ün yaşadığı Münih’e “Türkiye’nin 58. vilâyeti” denildiğini biliyordum, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin veya inkılâbının, yahut devriminin ve yahut Celâl Bayar’ın Yassıada’daki deyimiyle ayaklanmasının feyizli sonuçlarından olarak zevcem yıllardır orada yaşadığı, oğlum da Münih Üniversitesine devam
Bundan yıllarca önce, Doğu Türkistan’ın kuzey bölgelerinde yaşayan Kazak Türkleri’nden 10.000 kişilik bir grup, komünist Çinlilerle vuruşa vuruşa Tibet’e gelmiş ve Himalaya dağ geçitlerini aşarak Hindistan’a geçip oradan da Türkiye’ye ulaşmıştı. Birkaç yıl süren bu destanî yürüyüşte
Millete ihanet yalnız askerî sırları düşmana satmakla olmaz. Mevkiinin otoritesini kendi menfaati için kullanan devletli, akrabasının çocuğunu hatır için geçiren öğretmen, vazifesi başına geç gelip millet fertlerini bekleten belediye doktoru da birer vatan hainidir. Farkları, ihanetin şümulü
Cumhuriyetimizi kuran temel düşünce, herkesçe de bilindiği üzere Türkçülüktür. Buna rağmen, Atatürk’ün ölümünden sonra Türkçülük birçok saldırılara uğramış ve bu saldırılar karşısında yaralar almıştır. Bu yaraların en büyüğü şüphesiz 1944 olayları ve bu olaylar sonucunda alınandır; bu
Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu, onu son yolculuğuna uğurladığında “Gerçek bir er kişinin cenaze namazını kıldık…” demişti. Atsız Bey, etki alanına giren yoldaşları nazarında daima “er kişi” örneği olmuş, kendilerine ülkü olarak Türklüğü ve Türk Milliyetçiliğini gösterdiği gençlerin yiğitlik,