Türk milletinin saflığı, dışarıdan gelen sosyal akımlara kapılmaktaki aşırılığı ile göze çarpmaktadır. Kapılanların ön safında aydınlar gelmekte ve bunlar halk tabakasını da kendileri gibi olmaya zorlamaktadır. İslâmiyet’ten önceki çağda millî şuur çok yüksek olduğu için yabancı kültürün
Türkiye’de milli ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve milli eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi “dil” de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir. Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz
Üç yıldan beri çıkmakta olan “Türk Kültürü” dergisinin Türk kültürüne, Türk milletine, bir kelime Türklüğe yaptığı büyük hizmetler ne kadar büyükse derginin gördüğü büyük rağbet de yarına güvenle bakmak için o derece kuvvetli bir sebeptir. Bu derginin
Amerika’da iki diplomatımızın bir Ermeni tarafından öldürülmesi, bizi ister istemez geçmişe ve bu geçmişin verdiği derslere götürdü. Türk’ler, Anadolu’yu açarken karşılarında Hıristiyan millet olarak Rum, Ermeni ve Gürcüleri; Müslüman millet olarak da Araplar ile Kürtleri bulmuşlar, hepsini
Kültürümüzün yılan hikâyelerinden biri de dil meselesidir. Eskiden zaman zaman alevlenen dil münakaşaları şimdi bir Dil Kurumunun devamlı faaliyeti dolayısıyla daimi bir münakaşa mevzuu olmuştur. Her halde, fikirlerin dil meselesinde olduğu kadar dağınık bulunduğu saha pek azdır.
Günümüzün modalarından birisi de mini etekli, açık saçık dişilerin yanında hacı, hoca takımından gayet mutaassıp, görünüşte dindar, mutasavvıf kadınların türemiş olmasıdır. İsteyen istediğini olur. İsteyen istediğini sever. İsteyen istediğine tapar. Anayasa insanlara birçok haklar tanımıştır. Başkalarına, düzene,
Üniversiteler, milletlerin beyni olmalıdır. Çünkü orası en seçkin bilginlerin, araştırıcıların toplandığı yerdir. Türkiye’de böyle düşünüldüğü için üniversitelere muhtariyet verilmiş, öğretmeni ve öğrencisiyle üniversite seçkin bir çevre olarak tanınmıştır. Fakat gerçek hiç de böyle değildir. Üniversitelerde gerçek bilginler
Atsız’ı ve söylediklerini anlamak ancak milli tarih şuuruna sahip olmakla mümkündür. Harşit vadisinin bu hırçın ve coşkun evladı, üç asırlık hüsran sürecinde, kanı işgaller ve ihanetlerle sel gibi akıtılmış bir milletin isyan sesidir. Bütün yurtları talan edilmiş,
“Polis Devleti”, “Hukuk Devleti” deyimleri son yılların icadıdır. Hukuk devletinden maksat, kanunların hâkim olduğu devlet demektir ki bu devlette fertlerin hakları ve hürriyetleri âdeta mukaddes sayılır. Polisin sorgusuz sualsiz insanları tutukladığı, vatandaşların köleleştiği devletlere nispetle hukuk devleti,