Amerika’da iki diplomatımızın bir Ermeni tarafından öldürülmesi, bizi ister istemez geçmişe ve bu geçmişin verdiği derslere götürdü. Türk’ler, Anadolu’yu açarken karşılarında Hıristiyan millet olarak Rum, Ermeni ve Gürcüleri; Müslüman millet olarak da Araplar ile Kürtleri bulmuşlar, hepsini
Mayıs ayının Türk tarihinde büyük bir yeri vardır: Türkiye’nin kurulmasını sağlayan tarihî ve destanî hareketler bu ayda yapılmış, bu destanların can alıcı noktası olan Dendânekan Meydan Savaşı 23 Mayısta olmuştur. Okul kitaplarında devletimizin ne zaman kurulduğuna dair
Türkçe’yi Türkleştirmek için uğraşmak ilk bakışta garip gibi gözükse de bugünkü Türkçe’nin melez bir dil olduğu ve Türkleşmeye muhtaç bulunduğu da bir hakikat… Bütün tarih boyunca Türkçe üç büyük buhran geçirdi. Bu üç buhran, Türkler’in kabul ettiği
Doktor Hasan Ferit Cansever, 1944-1945 Irkçılık Turancılık dâvasının mahkemeye sürüklediği 23 sanığın arasında en yaşlısı idi. Daha önceden de tanışmış olmamıza rağmen tutuklu olarak geçen bir buçuk yıllık hayatımızın, Askerî Cezaevindeki son yedi sekiz aylık süresinde birbirimizi
Şeref Bey, Şimdiye kadar Millet Meclisinde sesinizin çıktığını hiç işitmemiştik. Halbuki 21-kânunusani-1934 tarihli Hâkimiyeti Milliye de, bana dair yazdığınız yazıda eski bir müverrih gibi konuşuyorsunuz. Tarihten salâhiyetle dem vurmanın moda olduğu şu zamanda, sizin de hiç bir
Bir zamanlar Türkçülüğe saldırmak, onu kötülemek isteyenler “faşist” veya “gardist” diyorlardı. 1944’ten sonra “ırkçı”, “Turancı” demek moda oldu. Türkçülüğün faşistlik ve gardistlikle ilgisi olmadığı âşikârdır. Kaldı ki aslında ne faşist veya gardist, ne de ırkçı veya Turancı
Milletlerin temeli ahlâktır. Ordu, bilgi, teşkilat gibi şeyler ahlâktan sonra gelir. Gerek Türk milleti olsun, gerek başka milletler olsun, ahlâkça yüksek oldukları zaman büyümüşler, ahlâk sağlamlıkları bozulduğu zaman da çürüyüp dağılmışlardır. Roma, İran, Bizans, İspanya’daki Gotlar, Araplar
Halk münevverler için değil, münevverler halk içindir. Geçmiş zamanlardan beri cemiyet hayatımıza bakacak olursak bu memleket münevverlerinin halkına karşı daima az çok kayıtsız, duygusuz, beceriksiz ve hatta ekseri zamanlarda zararlı olduğunu görürüz. Bu münevver zümre, ancak
Bugün Türkiye’de bir Hasan Âli meselesi, daha doğrusu millete hesap vermeğe mecbur bir Hasan Ali vardır. Maarif Vekâletindeki sekiz yıllık icraatıyla umumun nefretini üzerine çeken bu adam gazete tenkitleriyle, mizahî hücumlarla ve kuşa çevrilmekle yaptıklarının hesabını vermiş