İnsaniyet ve barış masalları okuyarak kendimizi aldatmayalım: Bazı meselelerin savaştan başka çözüm yolu yoktur. Bunun en tipik örneği Orta-Doğu’yu karıştıran Arap-Yahudi anlaşmazlığıdır. Araplar, İsrail’in varlığını tanımamakta haklıdır. On üç asırdır kendi vatanları olan bir bölgeye gelip devlet
Büyük Türk müverrihlerinden biri, bugün darülfünunda Türk tarihi profesörü olan Başkurdistanlı Zeki Velidi Bey, Mısır’da bastırdığı Türk tarihine ait bir kitabında büyük harbin neticesinin garp cephesinde değil Çanakkale’de hallolunduğunu söyledikten sonra, artık bununla Türkler’in dört asırdır devam
Türkiye’de mânâsı bir türlü anlaşılamayan iki kelime “Türkçülük” ile “Turancılık”tır. İnsanlara bir düşünceyi, bir kavramı anlatmak çok güçtür. Beyinlere yanlış olarak kazılan bir şeyi düzeltmek için başlıca çare ciddî yayınlar olabilir. Türkçü olarak Türkçülük ile Turancılık kelimelerinin
“Bir milletin ikbali gençliğinin terbiyesine mevdudur.” Layibniç bu sözünde çok haklıdır. Bugünün çocukları, bugünün gençleri yarının kumandanları, idarecileri, kanun yapıcılarıdır. Bugün mazbut bir ahlâk, ilmî bir şuurla yetişen genç, yarın cemiyeti için fena bir uzuv olamaz. Genci,
Amerika’da iki diplomatımızın bir Ermeni tarafından öldürülmesi, bizi ister istemez geçmişe ve bu geçmişin verdiği derslere götürdü. Türk’ler, Anadolu’yu açarken karşılarında Hıristiyan millet olarak Rum, Ermeni ve Gürcüleri; Müslüman millet olarak da Araplar ile Kürtleri bulmuşlar, hepsini
Solcuların bir kısmı ve iyi niyetlileri büyük bir hayal içinde avunarak, hayal içinde kaybolan her insan gibi acı gerçekleri göremez oluyor. Tarihin şu devresinde yahut Batının falan ülkesinde “şöyle olmuştu” diyerek bizde de aynı şeyin tekrarlanacağına inanıyor.
Fatih çağından sonra “Medrese”nin Türk fikir ve siyaset hayatına hakim olması ile başlayan taassubu, türlü iç kavgalara ve kan dökülmesine sebep olarak günümüze kadar gelmiştir. Din bilginleri arasında Ebussuud gibi müsamahalı ve akıllıları bulunduğu gibi, her türlü