1944-1945 yıllarında Irkçılık-Turancılık davasından dolayı tutuklu bulunduğumuz sırada, bunun son aylarını geçirdiğimiz Tophane’deki Askerî Cezaevinde ilgi çekici bir olay geçti: Casusluktan sanık bir er, cezaevinden kaçıp yakalandıktan sonra prangaya vuruldu. Hayat hikâyesi şöyle idi: Lisenin son sınıfında
Birçok şeylerin sınırını çizmek, daha doğrusu birbiriyle uzaktan ilgisi olan nesneleri iyice ayırmak güç meseledir. “Dehâ” ile “cinnet” bir noktada birleşir derler, insanlık tarihinde “dâhi” olarak kabul edilen bir hayli insanın aynı zamanda tıbbî mânâsı ile deli
H. Nihal ATSIZ’ı bundan 22 yıl önce 11 Aralık 1975 günü kaybetmiştik. Yalnız kaybettiğimiz onun toprağa kavuşan bedeni olmuştur. Fikirleri bugün dahi ışıl ışıl parlamakta, dimdik ayakta durmaktadır. Bugün bizlerin en büyük görevi, ATSIZ’ı Türk devletinin yarınlarını
Türk milletinin saflığı, dışarıdan gelen sosyal akımlara kapılmaktaki aşırılığı ile göze çarpmaktadır. Kapılanların ön safında aydınlar gelmekte ve bunlar halk tabakasını da kendileri gibi olmaya zorlamaktadır. İslâmiyet’ten önceki çağda millî şuur çok yüksek olduğu için yabancı kültürün
Hürriyet ve demokrasi, eski rejimlerin baskısından ve çok defa bu baskıların keyfî oluşundan doğdu. Baskı idareleri insan haysiyetine aykırı olduğu için insanlar, özellikle aydın kimseler bu rejimlere karşı geldi; bunun sonunda hürriyet ve demokrasi rejimleri doğdu. Sosyal
Bütün dünya ile birlikte Türkiye de büyük ve düşündürücü bir değişiklik içindedir. Çünkü bu değişiklik daha çok olumsuz yönlere doğrudur. Türkiye, çağdaş devlet olmaktan çıkmıştır. Devlet tarifi nedir? Bir vatanda teşkilatlanmış bağımsız bir millet, değil mi? Türkiye
Türkiye ahlâk buhranı içindedir. Bunun ilk sebebi ne olursa olsun gelişmesi, artması demokrasi yüzündendir. Çünkü demokrasideki basın hürriyeti daima kötüye kullanıldığı için, ahlâksızlıkların yayılmasında başlıca faktör olmaktadır. İnsanlar gördükleri şeyi kaparlar. Terbiyeli insanların çevresinde yetişenlerin terbiyeli, fena
Korku, belki de insanların ilk duygusudur. Hurafeler korkudan doğar. Medenî insanın daha cesur oluşu hurafelerin zekâ ile yenilmesi yüzündendir. Günümüzde herkes, her zümre, her topluluk, her millet ayrı ayrı şeylerden korkar. Korkunun cinsi karaktere, ülküye, yaratılışa, ruh
Halk Partili üç mebus, Bülent Ecevit, Ali İhsan Göğüş ve Coşkun Kırca, Millet Meclisi Başkanlığına bir kanun teklifi sunarak “Bakanlar Kurulunun yabancı memleketlerde basılmış eserlerden sakıncalı bulduklarını yurda sokmama yetkisi”nin kaldırılmasını istemişler. Bu yetki anayasada kabul edilen